30 Temmuz 2010 Cuma

Esinlendiklerim

Bu aralar bana danışanlardan derlediğim bir çoğunda ortak sorunlara buradan cevap vermek istedim ...

Bizler büyütülürken ne çok çevresel kalıplarla büyütülüyoruz,yasak günah ayıplarla ...Bunların çoğu ailelerin kendi bilmediklerini gizlemek için kullandıkları kılıflar ...Ancak bizlerde derin etkilerin ortaya çıkmasına sebep oluyor ...
Ben bana anlatılmayan ve sorduğum sorulara bu üçleme ile yanıt verildiği çocukluk dönemini hala temizlemeye çalışıyorum ...

Ben ilk EFTye başladığım zaman bocalamıştım nasıl yapacağım diye ...Eft'de vuruşları öğrendikten sonra en kolay yol sizi üzen en belirgin sorunla başlayın işe...

Bazı danışanlar özel konularda mesajlar yazmışlar sizin için özel olan konu ile başlayın kuracağınız EFT ifade cümlesine ...

Mesla:Bütün korkularımdan dolayı kendimi tamamen ve derinden kabul ediyorum ve onaylıyorum deyin genel bir çalışma ile başlayın ...Burada önemli olan her ne yaşarsanız yaşayın kendinizi kabul etmiş oluyorsunuz buna rağmende seviyorsunuz ...Bizlere yıllarca kendini sevmenin yanlış olduğu öğretildi bu yüzdende kendimizi sevmeyi bilmiyoruz yada ayaıp sayıyoruz...

Ancak bizler kendimizi sevmez, değerli bulmazsak kendimize güvenmezsek ...Başkalarından bunları nasıl isteriz...

Ben değerliyim ben sevilmeye layğım ,diye bildiğimizde kendimize hata yapma hakkı tanıdğımızda bir çok sorun kendiliğinden çözülecektir ...

EFTye başladığımda kendimle ilgili çalışmalarım sırasında kimseye söyleyemeceğim içimde biriktirdiğim şeyler çözülmeye başladı ancak bunada kendime karşı dürüst olmam ve olayları bir çok açıdan ele almam sebep oldu kendimi haklı çıkarmaya çalışmadım ...Hatta yerden yere vurdum acıttım kanattım kimi zaman ve içimdekileri boşalttım ...Kimi zaman zor geldi kendi gerçeklerimle yüzleşmek ...Suçu başkalarına atmak kolayıma gittmişti yıllarca halbuki bana yapılanların bir çoğuna ben izin vermiştim ...

Şimdi hayatımda hatalarımında sorumluluğunu kabulettim bütün hatalarımdan dolayı kendimi tamamen ve derinden kabul ediyor seviyor ve onaylıyorum ...
Bir zamanlar hata yapmaktan ne kadar çok korktuğum aklıma geliyor bu cümleyi her duyuşumda ...Ben korktukça daha çok hata yapmıştım hata üstüne hata...Artık hata yapmaktan kork muyorum ,hatalarımdan ders alarak tekrar etmemeye çalışıyorum ...Hata yapacağım diye düşünmek yerine kendimi nasıl geliştire bilirim diye başka bir pencereye geçiyorum ...
Umarım yadıklarımla genel anlamda birçok kişiye bir açıklama getire bilmişimdir ...

Hayatımızı Zehir Eden Gereksiz Kavramlar 7: Tutarlı Olmak – Tutarsız Olmak.
Hiç bir konuda tutarlı olmak zorunda değiliz.
SETUP: “Her ne kadar, kendimi tutarlı olmaya mecbur hissediyorsam da ve tutarlı olmak adına eski kalıpları otomatik olarak tekrarlıyorsam da, şu andan itibaren, tutarlı olma kavramını sor...gulamaya odaklanıyorum. Tutarlı olmaya çalışmak yerine, değişime açık olmayı seçiyorum. Bu gün bana doğru gelen bir şey, yarın doğru gelmeyebilir. Tutarlı olmak adına, kendi gelişim ve değişimimi sabote etmeye son veriyorum.
EFT VURUŞ İFASİ: “Tutarlı olmam gerekir” "Kimse tutarsız olduğumu düşünmesin" "Aynı şekilde davranmazsam, hakkımda olumsuz düşünürler"


8: Savunmak – Haklı Çıkmaya Çalışmak.
Kimseye kendimizi savunmak zorunda değiliz ve haklı çıkmak zorunda da değiliz.
SETUP: “Her ne kadar, basitçe “yanlış yaptım” demek yerine, haklı çıkma çabasına giriyorsam da, insan olduğumu ve hata yapabileceğimi kabul etmeyi seç...iyorum. Kimseye kendimi savunmak zorunda değilim. Haklı çıkma çabamın, kendi içimdeki bir çatışmaya işaret ettiğini biliyorum ve bu çatışmaları farketmeyi seçiyorum. Haklıyım ya da değilim, bunun hiçbir önemi yok. Bütün haklı çıkma çabalarımın, sahte değer kazanma ihtiyacımdan kaynaklı olduğunu kabul ediyorum. Kendime hata yapma hakkını ve hatalarımdan öğrenerek gelişme hakkını tanıyorum.
EFT VURUŞ İFADELERİ: “Haklı olduğum anlaşılmalı”, “Doğru bir şey yaptığımın anlaşılmasına ihtiyacım var”, “ne kadar doğru ve haklı olduğumu insanlar anlamalı”, "Haklılığımın onayına ihtiyacım var", “Haksız çıkmayı kaldıramam”, “ben haksız olamam”, “haksız olduğumu kimse fark etmemeli” “Benim yaptığım doğru”, "Benim dediğim doğru"...


9: Kendini İspat Etmek...
Kimseye kendimizi ispat etmek zorunda değiliz. (Kendimize bile!) Tabi ki ispat etmemek için özel bir çaba göstermek zorunda da değiliz.

...SETUP: "Her ne kadar, kendimin aslında ne olduğunu ve ne olmadığını, başkalarına ispatlamaya çalışıyorsam da, bu çabamdan özgürleşmeyi ve kendi gerçeğimi görmeyi seçiyorum. Kimseye, hakkımda düşündüğünden farklı olduğumu ispatlamak zorunda değilim. Kimsenin hakkımdaki düşüncesini değiştirmek için özel bir çaba harcamak zorunda değilim. Herkesin beni anlamak zorunda olmadığını kabul ediyorum. Şimdiye kadar, güvenilir, anlayışlı, değerli, iyi, güçlü, tutarlı, haklı, sevilebilir olduğumu ve daha bir çok şeyi (!) ispatlamak için uğraşıp durdum. Artık bu çabama son vermeyi seçiyorum. Gerçeğin ispata ihtiyacı olmadığını kabul ediyorum ve kendimi özgür bırakıyorum"
EFT VURUŞ İFADELERİ: “kendimi ispatlamam gerekir”, “kim olduğumu herkes anlamalı” “ben düşündüğünüz gibi değilim” “aslında ben böyle değilim” “aslında ben farklıyım”


10: Başarmak - Başarmamak
Hiç bir şey başarmak “zorunda değiliz" ve kimseyle yarışmak "zorunda da değiliz."

SETUP: Her ne kadar, kendimi bir şeyleri başarmak zorunda hissediyorsam da, o şeyi başarmadan kendimi iyi hissedemeyeceğime inanıyorsam da, öncelikle zihnimdeki... başarı kavramını sorgulamayı seçiyorum. Belli bir konuda beceri kazanmanın bir süreç olduğunu kabul ediyorum. Ancak kendi zihnimdeki gereksiz kavramlar bu süreci sabote edebilir. Kendi önümde engel olmaya son veriyorum. Öğrenirken, hata yapma hakkını kendime tanıyorum. Önemli olan yolda olmanın ve öğrenmenin keyfidir. Başkalarıyla yarışmaya ve kendimi karşılaştırmaya ihtiyacım yok. Hedeflerimi belirleyerek ve kendi gelişim sürecime saygı duyarak gelişmeyi seçiyorum.”
EFT VURUŞ İFADELERİ: “Başarmak zorundayım", “Başarmadan kendimi iyi hissedemem.”, "Bu durumda mutlu olmayı haketmiyorum.", "Önce başarmak zorundayım“, "hata yapmaktan korkuyorum.”, "Hata yaptıysam, başarısızım demektir", “Başarısız olmak bana yakışmaz”, “Ama en azından kendime eziyet etme konusunda çooook başarılıyım!." :))


11: Anlam Çıkarmak

Hiç bir sözden ya da davranıştan anlam çıkarmak zorunda değiliz.
Anlam çıkarmamak zorunda da değiliz :)
...SETUP: "Her ne kadar, sözlerden, davranışlardan, bakışlardan, duruşlardan, anlam çıkararak, kendimi otomatik olarak iyi ya da kötü hissediyorsam da, artık bu hipnozdan çıkmayı seçiyorum. Ne duyuyorsam odur, ne görüyorsam odur. Anlam çıkarmaya son veriyorum. Bir kişi bana açık olarak beklentisini, niyetini, amacını, ifade etmediği sürece, gerçekte ne düşündüğünü bilemem. Olumlu ya da olumsuz bir anlam çıkarmak zorunda değilim. Başkalarının sözlerinden, davranışlarından, bakışlarından, duruşlarından, bağımsız olarak kendimi iyi hissetmeyi seçiyorum. Kimsenin beni bir sözüyle, bir bakışıyla iyi yada kötü hissettirme gücü olmadığını kabul ediyorum. Bu hipnozdan çıkıyorum ve özgürleşiyorum."
EFT VURUŞ İFADELERİ: “Anlam çıkarıyorum” “Bana doğrudan söylenmese de ben anlıyorum” “Aslında söylemek istediği o değil” “Bana dışlayan gözlerle bakıyor.” “Bu tavırlar, beni değersiz hissettiriyor” “Bu bakışlar beni huzursuz ediyor.” “O beni küçümsüyor”


12: Zorunlu sorumlu hissetmek.

Bir şeyi yapmaya zorunlu değiliz. Ama bir şeyden sorumlu olmayı bilinçli aklımızı kullanarak seçebiliriz.
SETUP: Her ne kadar zorunlulukları ve sorumlulukları birbirine karıştırıyorsam da, aslında sorumluluk olarak algıladığım birçok şe...yin, bilinçaltıma çocukluğumdan beri yerleşmiş inançlar olduğunu kabul etmeyi seçiyorum. Hipnozlarımı sorumluluk olarak algılamaya son veriyorum. Aslında hiçbir şekilde sorumlu olmadığım şeyleri bile benim sorumluluğummuş gibi algılayarak kendime sıkıntı yarattığımın farkındayım. Kendimi sorumlu hissettiğim şeyler, çoğu zaman gereksiz yüklerdir. Sorumlu olduğumu sandığım şeyleri yeniden değerlendirmeyi seçiyorum. Bir yükü sırtımda taşımak sorumluluk değildir. Bunu sorumluluğummuş gibi algıladığımı fark ediyorum ve bunlardan özgürleşmeyi seçiyorum.
EFT VURUŞ İFADELERİ: “Kendimi sorumlu hissediyorum”, “Zorunluluklarımı sorumluluk sanıyorum", “Bu yüklerin altında eziliyorum”, “Yerine getirmek zorundayım”, “Yapmazsam sorumsuz derler”, “ne kadar sorumsuz bir insan olduğumu düşünmelerinden korkuyorum” “yapmaya mecburum”

Nilgün Çalık 'tan alıntıdır...Kendisine değerli bilgilerinden dolayı teşekür edrim...

29 Temmuz 2010 Perşembe

Haytımızdaki attığımız bumeranglar

Senden evrene yayılacak olan titreşim hangi frekans üzere sendençıkarsa, yine aynı frekansta ama bir kartopunun dağdan aşağıyuvarlanırken dönüştüğü bir çığ gibi sana dönecektir.İşte buyüzden evrene yaydığımız titreşimin frekansının, pozitif olmasına özengöstermeliyiz. Eğer negatif olursa sen, senden çıkanların sana dönerkendönüştüğü çığın altında kalabilirsin.
Uzun zamandır hayatımla ilgili değişimlerimi herşekilde dile getirmeye çalışıyorum ...Kimi kendi deneyimlerim kimi beğendiğim yazılar ...Üsteki yazıyı gördüğümde birden geçmişe gittim ...Ne çok sıkıntıyı kendime çekmiştim benim olmayan dinlediğim şarkılarda,seyrettiğim flimlerde ,düşüncelerimde hep mutsuzluğu çekmiştim ...Yaşadım çektiklerimi ,kaç kez üstüme çığ düştü...Ne ağır yaralar aldım direndim boş yere ...

Artık pozitif düşünüyorum hayatıma acı hüzün ve keder girmesine izin vermiyorum ...Kimi zaman acıtsalarda üstünde durmuyor dillendirmiyorum ...Haytın başka penceresinden bakıyorum ...

Ne çok şükredecek güzellikler buluyorum kendime göz alabildiğince ...Hayata sevgi dolu gözlerle bakıyorum ...İnsanları yargılamak yerine oldukları gibi kabul ediyorum değiştirmeye uğraşmıyorum ...Değiştirmek istediğim tek kiş var o da kendimim...

Bir çok kişiye bencilik gibi gelsede kendi isteklerim ve dileklerime öncelik veriyorum...Kendimi önemsemeyi öğrendim...Ara sıra şımartıyorum da ...Ben huzurlu ve mutlu oldukça çevremede yansımaya başladı bu halim ...Mutluluk bulaşıcı imiş saçıyorum her yana cömertçe ...

Artık arınma kazınma yapmalıyım güzel bir temizliğin ardından hayatımdakilerdende arınıp kazıyıp atmaıyım gereksizleri ...

Hayatım sadeleştikçe kendim olmam daha kolay oluyor ...Ne çok kalablığın ortasında kıpırdayamaz hale gelmişim ...




22 Temmuz 2010 Perşembe

Hayatımızı zehir eden gereksiz kavramlar 1: Güvenmek… Kimseye ne güvenmek ne de güvenmemek zorundayız.
Setup: Her ne kadar bilinçaltım, güvenme ihtiyacı içindeyse de, ancak güvendiğim insanl...arın yanında rahat olabileceğime inanıyorsam da, yinede ben her insanın yanında rahat olmayı seçiyorum. Hiçbir insanın daima güvenilir olabileceğini kanıtlayamayacağımı biliyorum.
EFT Vuruş ifadeleri: Güvenmem gerekir, ancak güvendiğim insanların yanında rahat olabilirim, güvenmeye ihtiyacım var...


2: Anlayış Göstermek

Kimseye ne anlayış göstermek ne de göstermemek zorundayız.
Zorla anlayış göstermeye çalıştığımız zaman olumsuz duyguyu –özellikle öfkeyi- içimizde sıkıştırıyoruz. Sıkışmış enerji, birikim sonucunda daha fazla dayanamayıp ani bir patlama yapar…Eğ...er dışarıya patlayamıyorsa içeride patlar... Ama mutlaka patlar.
Setup: "Her ne kadar kendimi insanlara karşı anlayış göstermek zorunda hissediyorsam da, (-mış gibi yapıyorsamda), düşüncelerimi ve duygularımı uygun bir şekilde ifade eden biri olmayı seçiyorum. Anlayış göstermek zorunda olduğum durumlarda da duygularımı farketmeyi seçiyorum. Otomatik anlayış göstermeye son veriyorum"
Vuruş ifadeleri: Anlayış göstermek zorundayım, açıkça ifade edemem, ya yanlış anlaşılırsam?! Sevilmemekten korkuyorum…


3: Değer vermek - değer verilmek

Setup: "Her kadar, diğer insanların benim değerli olduğumu söz ve davranışlarıyla onaylamalarına ihtiyaç duyuyorsam da, kimsenin benim değerime karar veremeyeceğini kabul ediyorum. Başkalarının davranış ve sözlerinden bağımsız olar...ak kendi değerimi bilmeyi seçiyorum."
EFT vuruş ifadeleri: "Değerli olduğumun onayına ihtiyaç duyuyorum", "güzel sözler duyarsam değerliyim demektir", "olumsuz sözler benim değersiz olduğumu gösterir", "başkalarının söz ve davranışları benim değerimi belirler."


4: Beklentileri karşılamak.

Kimsenin beklentilerini karşılamak zorunda değiliz. Kimse de bizim beklentilerimizi karşılamak zorunda değil.
SETUP: "Her ne kadar kendimi, beklentileri karşılamak zorunda hissediyorsam da, hayır demek istediğim durumlarda, rahat rahat hay...ır diyemiyorsam da; bu dünyaya başkalarının beklentilerini gerçekleştirmek için gelmediğimi biliyorum. Kendi istek ve ihtiyaçlarıma saygı saygı duyuyorum ve kendimi özgür bırakıyorum.
EFT VURUŞ İFADELERİ: “Beklentileri karşılamak zorundayım”, “Hayır diyemem” “hayır dersem, sevilmem”, “reddedilmekten korkuyorum”, onaylanmamaktan korkuyorum”


5: İyi bilinmek. (Herkes beni iyi bilsin!)

SETUP: “Her ne kadar başkalarının beni iyi bilmesi için çaba harcıyorsam da, davranışlarımı başkalarının algı ve anlayışlarına göre (zihin okuyarak!) düzenlemeye çalışıyorsam da, ben özümde iyi olduğumu biliyorum. İyi bilin...mek adına, kendimi feda etmeye son veriyorum. İyi biri olduğumun onayına ihtiyaç duymadan, kendimin ve başkalarının insanca yaşama haklarına ve özgürlüklerine saygı duyarak yaşamayı seçiyorum.”
EFT VURUŞ İFADELERİ: “insanlar beni iyi bilmeli”, “başkaları hakkımda iyi düşünmeli”, "yeterki iyi bilineyim" "böyle davranırsam kötü bilinirim" "elalem ne der...!!??"


r 6: Güçlü görünmek
SETUP: “Her ne kadar, güçlü görünmeye çalışarak duygularımı bastırıyorsam da, kimseye karşı güçlü görünme ihtiyacı duymadan özgürce yaşamayı seçiyorum. Güçlü görünmek adına, duygularımı bastırmaya son veriyorum… İnsansam gücüm sınırlıdır ama bu güçs...üz olduğum anlamına gelmez. Gücüm neyse odur. İnsansam, başkalarından yardım alabilirim… İnsanca yaşamamı engelleyen bütün bilinçaltı savunma mekanizmalarımla yüzleşmeyi ve kendimi özgür bırakmayı seçiyorum.
EFT VURUŞ İFADELERİ: “Güçlü görünmem gerekir” “duygularımı göstermek zayıflıktır” “herkes beni güçlü bilmeli”


Nilgün Çalık

Bu çalışmayı Fecebooktan aldım çok faydalı bir çalışma denemenizi tavsiye ederim...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Yeni arayışlardayım


Bu aralar yeni arayışlardayım Elif Şafağın aşk kitabını okuyorum...Yeniden Mevlana aşkım depreşti ...Yanlız bu sefer şemside içine aldı ne çok bir oluşlarını gördüm yeniden mevlanaya gitmeliyim diye düşünmeye başladım ...

Hayatımdaki aşkın nerede olduğunu sorguladım...Kimi zaman Ellanın yerine koydum kendimi ...Bazen tıpatıp aynı bazen taban taban zıtlıklarımız oldu ...Ancak bir noktada aynıydık aşkı göz ardı edişimizde ...

Bazen düşünüyorumda ne çok ıskaldığım şey var hayatımda ya yanından geçip gitmişim yada elimin tersi ile itmişim bunları ben yapmışım ...Ben bana yapılmasına izin vermişim ...Bir suçlu aramıyorum artık bana yapılanlardan sadece ben sorumluyum ...

İnsanlar siz izin verdiğiniz kadar sınırlarınızı aşarlar ben çok müsamakar davranmışım herkes kendi evi gibi girmiş çıkmış hayatıma ...Nil günün dediği gibi kapılarımın tokmağı hep dışarda olmuş teklifsiz girmiş insanlar ...Ne zaman ben farkına varıp içe almışım tokmağı kapımı çalmaya başladılar izinsiz dalışlar azaldı ...Hala kapıyı açar açmaz dalanlar var ancak En azından ben görmek istediğim zaman girebiliyorlar ...Digonun ahırı olamktan çıktı hayatım...

Bu aralar buradan sevdiğim ve paylaşmaktan hoşlandığım yazılarıda yayınlıyorum ...Benim ben olmamda çok katkıları oldu ...Hepsine şükürler olsun...

Geçmişte yazdığım yazıları okumak beni mutlu ediyor Değişim aşamalarımı görmek kendimle yaptığım çalışmaların ne kadar önemli olduğunu görmek beni çok mutlu ediyor ...Kendini geliştir .comdaki yazılarımı okuyunca kendimden çok hoşnut oldum ...

Bu aralar kuranı türkçe okuyup anlama çalışmalarına başladım bu gün yaptığım çalışma çok güzeldi ...sabahın 5.30 kalktım ve başaldım önce anneme iki yasin okudum ...Sonra hazırladım kendimi çalışmaya 7 kadar okudum ve anlamaya çalıştım ...Ben ilk defa kuran-ı türkçe okuyacağım ...Daha önce denemelerim oldu birçok sürenin türkçesinide okudum ancak ilk defa hepsini okuyacağım kısmetse...İndiriliş sırasına göre okuyorum mutlaka uzun zamanımı alacak biliyorum ama olsun ...İçimde bir coşku var ...

Hayatımdaki yeni dönemde yeni başlangıçlara yol alıyorum yolum aydınlık ve açık olsun ...Yolumada yeni dostlar olsun beni alıp ta uzaklara götürsünler bilmediğim keşiflerim olsun kendi içime doğru yaptığım yolculukta can yoldaşlarım olsun derinlere dalalım hiç konuşmadan...

20 Temmuz 2010 Salı

  • Öyle sabah uyanır uyanmaz yataktan fırlama, yarım saat erkene kurulsun saatin.
    Kedi gibi gerin, ohh ne güzel yine uyandım diye sevin. Pencereni aç, yağmur da olsa, fırtına da olsa nefes al derin derin.
    Yüzüne su çarpma, adamakıllı yıka yüzünü serin serin. Geceden hazır olsun, yarın ne giyeceğin. Ona harcayacağın vakitte bir dilim ekmek ...kızart, çek kızarmış ekmek kokusunu içine.
    Bak güzelim kahvaltının keyfine. Ayakkabıların boyalı olsun, kokun mis, önce sana güzel gelsin aynadaki siluetin.
    Çık evinden neşeyle, karşına ilk çıkana gülümse, aydınlık bir gün dile.

    Sonra koş git işine, dünden, önceki günden, hatta daha da eskiden yarım ne kadar işin varsa hepsini tamamla, ohhh şöyle bir hafifle. Bir güzel kahve ısmarla kendine, seni mutlu eden sesi duymak için “alo” de, hiç işin olmasa da öğle üzeri dışarı çık Yağmur varsa ıslan, güneş varsa ısın, hatta üşü hava soğuksa.
    Yürü, yürürken sağa sola bak, öylesine değil, görerek bak çiçek görürsen kokla, köpek görürsen okşa, çocuk görürsen yanağından makas al. Sonra, şöyle bir düşün, kimler sana yol açtı, sen çok darda iken kimler seni ferahlattı, hani kapını kimsenin çalmadığı günlerde kimler kapını tıklattı?
    Ne kadar uzun zamandır aramadın onları değil mi? Hadi hemen uğrayabilirsen uğra, arayabilirsen ara hatırlarını sor, öyle laf olsun diye değil, kucaklar gibi sor. Bu sadece onların değil, senin de yüreğini ısıtacak, yüzünde güller açtıracak.
    Günün güzeldi değil mi? Akşamın da güzel olsun. Yemeğin ne olursa olsun, masanda illaki kumaş örtü olsun. Saklama tabakları, bardakları misafire, sizden ala misafir mi var bu dünyada. Ailecek kurulun sofraya, öyle acele acele değil, vazife yapar gibi hiç değil, şöyle keyif’e keyif katar gibi, lezzete lezzet katar gibi, eksik bıraktıklarını tamamlar gibi tadına var akşamının. Gece evinde, dostların olsun sohbetin yemeğin, kahkahan olsun.
    Arkadaşım, hayat bu daha ne olsun?Ama en önce ve illa ki sağlık olsun!
    Devamını Gör

Tapınak yazısı



Bu yazı MÖ 900 lü yıllarda bir tapınağın duvarında yazılıymış. insanlar ibadet için geldiklerinde, çocuklarıyla birlikte bu yazıyı okurlarmış...


Gürültü - patırtının ortasında sükunetle dolaş. Sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.

Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında, verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma.

İçten ol; Telaşsız, kısa ve açık seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları. çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.

Yanlız planlarının değil başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. İşinle ne kadar küçük olursa olsun ilgilen, hayattaki dayanağın odur.
Seveceğin bir iş seçersen , hayatında bir an bile çalışmış ve yorulmuş olmazsın. İşini öyle sev ki, başarıların bedenini ve yüreğini güçlendirirken, verdiklerinle de yepyeni hayatlar başlatmış olacaksın.

Olduğun gibi görün ve göründüğün gibi ol..... Sevmedigin zaman sever gibi yapma. Çevrene önerilerde bulun ama hükmetme. İnsanları yargılarsan onları sevmeye zamanın kalmaz.
Ve unutma ki insanların yüzyıllardır ögrendikleri, sonsuzluktaki tek bir kum tanesinden daha fazla değildir.

Aşka burun kıvırma sakın. o çöl ortasında yemyeşil bir bahçedir. o bahçeye layık bir bahçıvan olmak için , her bitkinin sürekli bakıma ihtiyacı olduğunu unutma....

Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. ilkinin acısı bir an, ötekinin vijdan azabı bir ömür boyu sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakacağın en büyük miras
dürüstlüktür..

Yılların geçmesine öfkelenme, gençliğine yakışan şeyleri gülümseyerek teslim et geçmişe. Yapamayacağın şeylerin yapabileceklerini engellemesine izin verme. rüzgarın yönünü degiştiremediğin zaman, yelkenlerini rüzgara göre ayarla. Çünkü dünya karşılaştığın fırtınalarla değil, gemiyi limana getirip getirmediğinle ilgilenir. ara sıra isyana yönelecek olsan da, hatırla ki evreni yargılamak imkansızdır. onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol.

Hatırlarmısın, doğduğunda sen ağlarken herkes gülüyordu. öyle bir ömür geçir ki, herkes ağlasın öldüğünde, sen mutlulukla gülümse. Sabırlı, sevecen, erdemli ol. eninde sonunda bütün servetin sensin.
Görmeye çalış ki, herşeye rağmen dünya, insan oğlunun biricik güzel mekanıdır......


15 Temmuz 2010 Perşembe

Kendimi Nadasta Bir Tarla Gibi Hissediyorum...

Saldım herşeyi bütün duygularım dinlenmede ne zaman biter bu ruh hali bilinmez ...Temmuz sıcağı iyice mayıştırmış durumda üstüne eklenmiş ruh halimin...

Üst üste yaşanmış kayıplar, gereksiz konuşmalar ,hayatımdaki gereksiz çıkaramadığım kişiler yormuş beni kendimi bıraktım boşluğun kollarına ..Hiç bir şey yapmadan yaşıyorum sanki durmuşum fazlalıkların arasından atılması gerekenleri seçiyorum ...

Hayatım boyunca vermek kadar almanında çok önemli olduğunu hep bildim ...Herkesin her derdine paçaları sıvayıp kendi sorunummuş gibi daldım ...Sonra bazen haddimi aştığımı anladım geri çekildim ...Ama artık o kişi okadar alışmıştıki benim onun adına yaşamama beni suçladı neden geri çekildim diye ...

Artık gerektiği kadar inasnlar için yapmam gereken şeylere burnumu sokmaya karar verdim ...Hala zorlanıyorum hayır derken bahaneler arıyorum direk hayır diyemiyorum ...Hala izin veriyorum bana emir vermelerine ...

Bir çok kişiyle eterik bağımı kesmeliyim bırakmalıyım onları hala yapammıyorum ...Beni üzmelerine izin veriyorum sınırlarımı esnek tutuyorum ,atlayıp geçiyorlar ...Hadini bilmezler ...hayata saygılı insanlar izin almadan geçmiyorlar kapımın önünden ...Ancak okadar azlarki onlara ne yapsam az diye biraz daha fazla koşturmak geliyor içimden...

Dün feng shui ile ilgili gezindim internette ...En önemli şey düzenli bir ev...Benim hayatımda karışıklıklar veya yeni başlangıçlar olacağı zaman heryer birbirine girer...Önce evi temizlemekle başlarım işe ...Bununla ne kadar doğru bir şey yapmışım meğer...Yeni bir başlangıç için evi temizlemem hatta kazımam lazım...Bu durağanlık beni sıkmaya başladı ...


İçinde Af Olmayan Mutluluk Yoktur


Eski yazılarımdan birini okurken fark ettim ki, yıllar geçiyor ama insana dair gerçekler daima geçerli oluyor.

İki tip insanın mutsuzluğa mahkum olacağından bahsetmiştim: Birincisi, mutluluğunu gelecekte yaşayacaklarına endeksleyen insanlardır. Bu insanlar mutlu olabilmek için sürekli olarak bir takım şartların yerine gelmesini beklerler. Farkında olmadan yaşamı ertelerler. Mutluluklarını şartlara bağlamışlardır. Adeta gelecekleri bugünlerine ipotek koymuştur.

Mutluluğumuzu engelleyecek olan şey, ancak beklentilerimizin doyumuna ulaştıktan sonra mutlu olabileceğimize inanmaktır.

İkincisi, geçmişte yaşayanlardır. Geçmişte yaşadıkları bir dönem veya olayın sorgulamalarıyla günlerini geçirirler. Kafalarından geçen düşünceler, geçmişe yönelik “eğer”ler ve “keşke”lerle başlıyordur. Eskinin muhasebesinin içinde boğulurlar. Kendilerine acıma eğilimleri vardır. Kaderleriyle uğraşırlar. Şansızlıklarını anlatır veya uğradıkları bir haksızlığın hayatlarına nasıl bedeller getirdiğine yakınarak yaşarlar. Bu tip insanlar geçmişte yaşadıkları için bugünü ıskalarlar. Mutluluk ise yaşanılan andadır. Geçmişten çıkıp bugüne gelemeyenler için mutluluk yaşanabilir bir duygu olamaz.

Geçmiş yüklerle doludur. Herbirimizin yükü bir diğerinden farklıdır.

Kimimiz eşine, kimimiz bir arkadaşına, kimimiz bir akrabasına kırgın.

Kimimizin yükü, işyerinde yaşadığımız güç savaşlarına bağlı sürtüşmelerden doğar. Birisine kızmışızdır. İlişkimiz gergindir. Kafamızda bu kişiyle verdiğimiz savaş enerjimizden çalar. Kafamızdaki savaş için strateji üretmeye çalışmaktan verimliliğimizi kaybederiz.

Kimimizin yükü yaşadığı bir ilişkidir. İlişki çoktan bitmiştir. Verdiğimiz emeğin, yaptığımız sevgi yatırımının haksızlığa uğradığını düşünmüşüzdür. Kırgın ve öfkeliyizdir. Bu yaşantımızın izleri daha sonraki ilişkilerimizde de kendini hissettirir.

Kimimize çocukluğumuzda alamadığımız sevgi, yük olmuştur. Ebeveynlerimiz tarafından seçilmediğimizi düşünmüşüzdür. Hatta bu yükün etkisiyle bugünümüzde seçilmek ve sevilmek için o kadar çok çaba vermeye kalkışırız ki, sevmeyi unutan sevilme uğraşında biri olur çıkarız.

Yükle yaşayan insanlar yorulurlar. Genel bir hoşgörü kaybı oluşmaya başlar. Niye olduğunu da bilemeyiz. Hırçınlaşmaya başlarız. Kendi yakınımızda aslında hiçbir problemimiz olmayacak sevdiğimiz insanlara karşı toleranssız davranmaya başlar hatta onları yok yere kırar sonrada üzülürüz.

Yaşantımızın bir sonraki perdesinin bir öncekinin gölgesinde yaşanmasını istemiyorsak, yaşadığımız her ilişkiye hakkını vermek istiyorsak mutlaka bu yüklerden kurtulmamız gerekir.

Şimdi bu bölüme dikkat edin;

1. Mutlu olabilmeniz, bugününüzü yaşayabilmenize bağlıdır.
2. Bugününüzü yaşayabilmek ise üzerinizdeki yüklerden kurtulmanıza bağlıdır,
3. Üzerinizdeki yüklerden kurtulmanız, onları affetmenize bağlıdır.

Bu hafta sonu herkesi affedin, kendiniz dahil! Hesabınızı bitirin onlarla. Onların da, sizin de, insani zaafları olabileceğini görün. Onlarla paylaştıklarınızın içinde hoşluklar olduğunu da hatırlayın. Yaşadığınız en kötü deneyimin dahi sizi güçlendiren izler bıraktığını bilin. Affettikleriniz içinde mutlaka kendiniz de olmalısınız bunu da sakın atlamayın.

Affettikçe hafifleyeceksiniz. Hırslardan ve kavgalardan arınmaya başlayacaksınız. Enerjinizi kendiniz için verimli alanlara kullanabilecek ve başarılarınızın arttığını göreceksiniz.

Affetmek ruhu detoks eder yani ruhu temizler. Herkesin ihtiyacı var buna... Bir kez düşünün.

Alıntı : Dr. Ümit YAZMAN | VATAN

Bu olay çok önemli EN zor affedeceklerimizi bile affetmemiz gerekiyor ...Haa bunu kişinin yüzüne karşı yapmanız gerekmiyor kendi içinizde yapın çok rahatlayacaksınız...

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Hayattan Keyif Alabilmek

Hayattan "keyif " alabilmenin bazı ince "detay" ları vardır. Herkes yaşadığı hayattan büyük "keyif" almak ve bunun sonucunda daha bir umutla bakmak ister geleceğe. Bunun için herkeste değişik şekillerde mevcut “yöntem”ler keşfedilebilir. Mesela dönence; hayattan "keyif" almak adına nasıl benimser yaşamı:

"Sadece Ben " düşüncesinin hâkim olmadığı bir " ben'liğe" bağlı kaldığımı bilmek.
Her zaman "Pozitif düşünme" çabasında olabilmek ( Derdim bardağın boş olan kısmına üzülmek değil; dolu olan kısmına sevinmek ).
Uzar gider yaşamı sevebilmek ve hayattan "keyif" alabilmek adına sıralayacağım sebepler;
Bunları düşünüp görebilmek, kendimi öyle hissedebilmek bile başkaca yeni huzurlar doğurur içime.
Yaşam adına kimsenin çok uzak olmadığı ve elini uzattığında tutabileceği umut dalları var elbette; sadece el attığınızda o dalı yakalamayı hayal etmek bile bazen yeterli olabiliyor,
Sadece kendiniz için yaşamadığınızı bilin; sonrasında hayattan mutluluk alabilmek adına ektiklerinizi biçtiğinizi hissedebilmeniz çok uzak bir ihtimal olmayacaktır.
Siz de hayattan keyif alabilmek adına bir kaç sebep yazın ve başkalarının hayattan "keyif " aldığı sebeplerini okuyun. Başkalarında anlam bulan bir şeylerin aslında yaşamı sevebilmek ve hayattan "keyif" alabilmek adına sizde de var olan doğrular olduğunu görebileceksiniz.



• Sahip olduklarına şükretmek
• Kötü ihtimalleri dillendirmemek
• Olayların pozitif yönlerini görebilmek
• İçten davranmak
• Maddi kazançların gözümüzü kör etmesine izin vermemek
• Hiç tanımadığımız bir kişiyi mutlu edecek bir şey yapmak
• Sevdiklerini aramak, onlarla vakit geçirmek
• Geçmişteki hatalara takılı kalmamak
• Yapılan yanlışlardan ders çıkarmak
• Geleceğe yönelik kaygıları azaltmak
• Bir arkadaşa hediye almak
• Sevilen bir eşyayı birine armağan etmek
• Geçmişe yönelik pişmanlıkları azaltmak
• Yaşanılan andan zevk almak
• Güzel anları anımsamak ve bunları not etmek
• İncitici sözler söylememek
• İnsanları kusurlarıyla birlikte kabul etmek
• Bedenine ve kalbine iyi bakmak
• Bos oturmamak, her zaman meşgul olacak bir şeyler bulmak
• Çocuklarla vakit geçirmek, çocukları sevindirmek
• Üzüntü ve sorunlar yaşanmadan mutluluğun tadının alınmayacağını görmek
• Zaman zaman kendine küçük hediyeler almak
• Sevdiğin özelliklerini keşfederek geliştirmeye çalışmak
• Her zaman yeni bir şeyler öğrenmek
• Doğayla iç içe olmak
• Elindeki az da olsa paylaşmayı bilmek
• Başkalarının doğrularına saygı duymak
• Uzun süreli dostluklar kurmak ve sevdiklerine önemli olduklarını hissettirmek
• Kendine karşı dürüst olmak
• Yaptığın iyiliğin karşılığını beklememek
• Özeleştiri yapmak
• En kötü durumlarda bile ümidini muhafaza etmek
• Aceleci davranmamak, sabretmeyi bilmek
• Başkalarının keder ve mutluluklarına ortak olmak
• Hayal kurmak ve hayallerinin peşine düşmek
• Aklını da kalbini de kullanmayı bilmek
• Spor yapmak, böylece bedenini ve zihnini zinde tutmak
• Ağlanacak bir sebep yoksa gülümsemeye çalışmak
• Kendi mutluluğu için başkalarınınkini feda etmemek
• Bizi seven insanları ve bizim için yaptıklarını düşünmek
• Affetmeyi bilmek
• Kaçırılan fırsatların yenilerin habercisi olduğunu anlamak
• Etrafımızı saran ve detaylarda saklı güzellikleri aramak

(Alıntıdır)

Kişisel Gelişim
İnsanı Geri Bırakan 15 Alışkanlık


1.KARAR VEREMEMEK:
Yahut vermiş gibi yapmak.geri dönüşü olmayan yere yola girememek.

2.ERTELEMEK:
sürekli bir mazeret üretip havada askıda bırakmak.

3.CESARETSİZLİK:
Bir işe başlarken hep olumsuz senaryoları düşünüp bir türlü başlayamamak.

4.ZAMAN YÖNETİMİ YAPAMAMAK:
Öncelik gerektiren işleri geriye atıp, fuzuli işlerle zaman ve enerji kaybetmek

5.ÖZGÜVENSİZLİK:
Hiçbir işi sonuna kadar yapabilecek gücü kendinde bulamamak

6.BAŞKASINDAN BEKLEMEK:
Devamlı bir bilen ,kurtarıcı beklentisi içinde olmak.

7.SABIRSIZLIK:
İstenen sonuca hemen ulaşma arzusu,beklemeyi bilmemek.

8.KALİTESİZ ,NİTELİKSİZ,EĞİTİMSİZ ÇEVRE:
Kendimizi geliştirmediğimiz için yıllarca aynı insanlarla aynı polemiklerle uğraşmak

9.KANAATSİZLİK:
Yahut hepsine birden sahip olma açlığı,arzusu,hırsı hırçınlığı biliçsizliği.

10.ÇEKİRDEKTEN YETİŞMEMEK:
Yahut o yolda işin çilesini çekmemek.

11.KOLAYCILIK:
Yahut zora talip olmamak.

12.YATIRIM YAPMAMAK:
Farklı kişi ve ortamlar tanıma ihtiyacı duymamak ve kendimizi geliştirmenin ne demek olduğunu bilmemek.

13.ASABİYET:
Yani aşırı sinirlilik,öfkesini kontrol edememek.

14.KİBİR:
Yahut gurur,benlik,kendini bişey sanmak ve "ne oldum" delisi olmak.

15.ADAMAMAK: (en önemliside budur)
Yahut o yolun sonundaki hedefe bütün zerreleriyle odaklanamamak,taşın altına başını ve belini kayamamak."deneyelim bakalım!" havasında davranarak işe ruhunu katmamak.

Alıntı

Bunların bir çoğunu yaptım hayatımın kontrolünü kimi zaman başkalarına verdim çoğu ne yaptığını kendim de bilmiyordum kaç kez duvara tosladım ...Ama artık kendi hatalarımı kendim yapıyorum ve sonuçları beni daha az üzüyor ...Hayatımda yaptığım hataların sayısı daha azaldı ...

13 Temmuz 2010 Salı

HAYAT ENERJİSİ İLE DUŞ ALMA

Bu tekniğin amacı, hayat enerjisini sistemimize davet edip fizik ve enerji bedeni arındırmak, enerji alanımızı güçlendirmektir. Bu teknik zihni ve enerji alanını güçlendirir. Her yerde uygulanabilir ve uygulayanı meditatif bilinç haline sokar. Özellikle şifa uygulamalarından önce meditatif bilinç haline geçmek aktarılacak tesirin gücünü artırmak bakımından oldukça önemlidir. Aşağıdaki uygulama bütününü günde 3 veya 4 kez tekrarlayabilirsiniz.

1. Ayakta durup bacaklarınızı hafifçe aralayın, gözlerinizi kapatın

2. Burundan nefes alırken dörde kadar sayın, ağızdan nefes verirken sekize kadar sayın (yani nefesinizi aldığınızın iki katı sürede verin) ve bunu üç dört kez tekrarlayın

3. Ellerinizi avuç içleri birbirine yapışık olarak göğüs hizasında birleştirin

4. Kollarınızı yukarı doğru kaldırıp V harfi gibi açın, avuç içlerinizi gökyüzüne dönük tutun

5. Hayat enerjisinin tüm auranıza ve ellerinize aktığını imgeleyin. Avuç içlerinizde bu titreşimi hissetmeye çalışın, bu pozisyonda on – on beş saniye kalın

6. Parmak uçlarınızı birbirine değdirip bedeninize değmeden ellerinizi aşağı doğru indirin, yere doğru eğilip auranızdaki tüm gereksiz frekansları toprağa gönderdiğinizi imgeleyerek ellerinizi açın

7. Ellerinizi birleştirip avuçlarınıza aldığınız enerjiyi, avuçlarınız fizik bedeninize dönük olacak şekilde auranızdan geçirerek doğrulup kollarınızı gökyüzüne açın

(Bu uygulamayı ayakta yapamayacak olanlar oturdukları yerden de yapabilirler. Etkisi aynıdır.)

Gözlerinizi açıp omurganız dik olacak şekilde sakince oturun ve kendinize şifa yapın.

Şifa eğitimi almamışsanız dua edin. Neye inanıyorsanız o kaynaktan şifa talep edin.

Başkasına şifa yapacaksanız aldığınız eğitimde öğrendiklerinizi uygulayın.

Kendinize ve başkalarına şifa yapmayı bilmiyorsanız sabah kalkınca ve gece yatmadan bu uygulamayı yaparsanız her gün temizlik yapmış ve enerji alanınızı güçlendirmiş olursunuz.

alıntı...Gamze Güral Çakmağa teşekkürler
İSTEYİN VERİLECEKTİR...

"isteyin, verilecektir." bunu milyonlarca kez duyduğunuza eminim. bunun sadece hikayelerde ve filmlerde doğru olduğunu
ve hiçbir zaman size olmayacağını düşünebilirsiniz. fakat bunun sizinde içinde olduğunuz herkes için çalışan evrensel bir
gerçek olduğunu söyleyebilirim.

bugün size bu gerçeğin gerçek anlamını açıklayacağım , ve bu kullanabileceğiniz adım adım bir yöntemle bu prensible yaşayacaksınız
size tekniği sunmadan önce bu evrensel kanunun neden mükemmel bir şekilde çalıştığını ve neden bunun mutlak gerçek olduğunu
konusu üzerinde konuşacağım.

bilim adamları yüzyıllardır insan beyni üzerinde çalışmaktadırlar onlar beynin anatomisini çok iyi biliyorlar fakat beynimizde düşüncelerin
geldiği yerin neresi olduğunu bulmakta başarısız oldular. muhtemelen hiçbir zamanda başarılı olmayacaklar; çünkü düşünceler beynimiz
sayesinde gelmektedir fakat beynimizde üretilmezler.öyleyse gerçekten nereden geliyor bu düşünceler ?

onlar her şeyin tezahür ettiği saf birleşik zihin alanından gelmektedir. bazı insanlar bu alana evrensel zihin veya kozmik zihin derler bazıları da
tanrı veya kaynak enerji der . temel olarak hepsi aynı şeydir. bu düşüncelerin kaynağı olan benim ve sizin kaynağınız olan ve bu dünyadaki
herşeyin kaynağı olan birleşmiş alandır. biz hepimiz bu alanın uzantılarıyız ve hepimiz bu alanla biriz.

okyanusları ve dalgaları düşünün, dalgaları gördüğümüzde milyonlarca farklı örnek görürüz ve onların farklı olduğunu ve birbirinden ayrı fakat gerçekte
hepsi okyanusun uzantılarıdır. olduğunu düşünürüz.aynı şekilde bizlerde birleşik alanın uzantılarıyız. madem biz ve birleşik alan ya da tanrı ile bir isek
öyleyse bizim düşüncelerimiz tanrı’nın düşünceleridir, arzularımız tanrı’nın arzularıdır. tanrının kendi arzularını yerine getirmekte başarısız olduğunu mu
düşünüyorsunuz?

tabiî ki hayır öyleyse neden arzularımız hakkında endişeleniyoruz?
ne istersek o verilecektir.

öyleyse mantıklı bir soru:
neden hala hayatım zahmet içinde geçiyor?
neden hala endişe ve mutsuzluk deneyimliyorum?

cevap çok basit.:
şu an ne deneyimliyorsanız geçmişte bir noktada onu istediniz veya davet ettiniz.
ne zaman endişe ve kaygı düşünceniz varsa endişeye neden olan olayların fazlasını istiyorsunuz demektir.
bizler her zaman bilinçsiz olarak negatif şeyler isteriz.

bizler negatif bir dünyada yaşıyoruz. .
birçok insan her zaman negatif düşünüyor.

kimseyi suçlayamayız ; bu hayatın çalışma şeklidir. bu negatif düşüncelerin üstesinden gelmedikçe büyüyemeyiz ;
aynı yer çekimi kanununu yenmedikçe dağa tırmanacağımız gibi.

öyleyse soru şudur? bu negatif düşüncelerin ve negatif güçlerin üstesinden nasıl gelebiliriz?
bu negatif düşüncelerin üstesinden onları positif düşüncelerle değiştirerek yenebiliriz.

tabii söylemesi yapmaktan kolaydır.;
bunu çok az insanın yapabildiğini biliyorum. yıllar geçtikçe ben dünyanın en iyi üstatlardan çok etkili ve güçlü teknikler öğrendim.
bu tekniklerin uygulaması son derece kolaydır ama son derece güçlü tekniklerdir.
bu teknikleri uyguladığınızda yararlarının bir kaç gün içinde hatta bazen hemen göreceğinize garanti veririm.

niyetleriniz açık ve belirgin olsun.

almak için once istemelisiniz .
ve ne istediğiniz konusunda belirgin olmalısınız.
her gün 60000 düşünce düşünürüz . hangisi önemlidir?
bir çok düşüncemiz birbiri ile çatışır.

diyelim ki londraya gitme düşünceniz var ama aynı anda
newyork’a gitme gibi bir düşüncenizde var.
öyleyse evren hangi isteğinizi yerine getirsin?

gerçekten de ikisi de yerine gelmez yani bir sonuç alamazsınız.
öyleyse ne istediğiniz konusunda son derece açık olmak en önemli adımdır.

teknik no.1: niyet yazma

ilk teknik ne istediğiniz konusunda açık olmanıza neden olan benim niyet yazma dediğim tekniktir.
bu tekniği brian tracy öğretmiştir. ben onu biraz modifiye ettim böylece benim için daha iyi işlev görüyor.
her sabah uyandığınızda ve her akşam yatmadan önce niyetlerinizi şu şekilde yazın

“şimdi şunu yapmaya ----- niyet ettim bunu veya daha iyisini kabul ediyorum”

eğer yeni bir bmw istiyorsunuz. “ yeni bir bmw araba tezahür ettirmeye niyet ettim (azmettim) (hedefledim)
bunu veya daha iyisini kabul ediyorum. cümleleri değiştirmenizi tavsiye etmiyorum.

çünkü bu formatın çok güçlü olduğuna inanıyorum.

bütün niyetlerinizi yazdıktan sonra şu cümleyi yazın
“ lütfen bunları veya daha iyilerini benim ve ilgili herkesin en yüksek iyiliğine olacak şekilde gerçekleşmesini sağla.
teşekkür ederim, teşekkür ederim,teşekkür ederim.

aynen söylediğim gibi yazın cümleyi değiştirmeyin
burada bunun nedenini anlatmaya burada pek yerim yok ama bana inanın kullandığınızda yararlı sonuçları göreceksiniz.


teknik no.2: içsel ceo’ nuzla anlaşma yapın

bu tekniği bob scheinfeld öğrendim.
küçük bir kutu hazırlayın ve onu sizin için özel bir yere koyun.
en yüksek niyetlerinizi kağıtlara yazın ve kutunun içine koyun şimdi yüksek benliğinizle anlaşma yapmak zorundasınız
( bob ona içsel ceo diyor)

bu iki tekniği kullanarak ricalarınızı birleşik alana başarılı bir şekilde gönderebilirisiniz .birleşik alanla birleşin


teknik no.3: 15 dakika kısa meditasyon.

sabah ve akşam 15 dakika meditasyon yapın sadece solunumuz üzerine odaklanın zihninizin gezindiğini farkederseniz
dikkatinizi tekrar solunumuza getirin. .bu teknik sizin birleşik alanla tekrar bağlanmanızı sağlar ve enerjinizi yeniler .
bağlantıyı hissettiğinizde birleşik alan sizin için en iyi şekilde çalışır.
bu basit teknik hayatınızda büyük bir fark yaratacaktır. bana inanın .

sonraki iki teknik bütün negatif kalıpları temizleyecektir ve birleşik alanla uyum içinde çalışmanızı sağlayacaktır.
böylece arzularınızı tezahür etme işlemini hızlandırır.


teknik no.4: 17 saniye değişim sağlamak

bu benim favori tekniğimdir. dr robert antony den öğrendim.
benim hayatımın kalitesini çarpıcı bir şekilde değiştirdi.

ve sizinkini de değiştirecektir. bir çok kişisel gelişim programı başarılı olmaz çünkü kişiler anda çalışmazlar.
negatif bir duygumuz varsa onu hemen o an değiştirmeliyiz. birikmesine izin vermeyin .
bu aynı bir şalterin çevrilmesi gibidir. zaman zaman gün içinde en az 17 saniye güzel duygular düşünün.
sizi iyi hissettiren ve şükran duyduğunuz olayları, şeyleri ve insanları düşünün .
size kendinizi iyi hissettiren şeyleri 17 saniye boyunca odaklanın .
bunu kendinizi iyi hissetmediğiniz zaman yapabilirsiniz.
ayrıca kendinizi iyi hissettiğiniz zamanda yapabilirsiniz,
böylece kendinizi daha da iyi hissedersiniz.
şükran duyduğunuz ve yapmaktan zevk aldığınız şeylerin listesini yapın.
gün içinde bu listeye defalarca bakın ve 17 saniye odaklanın hayatınızda çarpıcı değişiklikler göreceksiniz..


teknik no.5: 3 dakika güç molası

bu john harricharanın ünlü 3 dakika güç molası tekniğidir.
bu bir tılsım gibi çalışır. bu alıştırmayı yapmadan önce kendinizle bir anlaşma yapın ne probleminiz olursa olsun
onu bir süre bırakacaksınız ve 3 dakika ne düşünmek istiyorsanız onu düşünün alıştırma 3 kademesi vardır.

1. kademe: problemlerinizle bağlantınızı kesin.

2. kademe eğer arzunuz şu an gerçekleşmiş olsa ne hissedersiniz zihninizde gerçekten olmuş gibi deneyimleyin.

3.kademe teşekkür edin ve minnettarlık duyun hepsi 3 dakika içinde yapıldı. kolay değil mi? öyleyse yapın .

yönteme güvenin

zaman zaman kendinizi arzularınızın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini konusunda endişelenirken bulursunuz.
böyle bir durum içinde olduğunuz zaman kendinize gerçeği hatırlatın. bana gerçeği hatırlatmaları için kendime söylediğim şeyler:

içimdeki yaşam ayrılamaz bir şekilde var olan bütün hayatla bağlıdır ve bütünüyle benim kişisel gelişimime adanmıştır.

ya da şöyle derim

aradığım şey beni arıyor. bana nasıl geleceği konusunda onu serbest bırakıyorum ve kalbimin arzusu üzerine odaklanıyorum.
içimdeki yüksek benliğin onun nasıl gerçekleşeğini biliyor ben sadece gevşiyorum ve olmasına izin veriyorum.
arzumun gerçekleşmesi için gereken her şey sevgi ile ve uyumla bana kendiliğinden geliyor bunu veya daha iyisini kabul ediyorum.
ben hazırım, alıcıyım ve müteşekkirim ve öyle olsun.

bu teknikleri uygulayın ve bir kaç gün içinde harikulade sonuçlar alacaksınız...

song chengxiang

Bu yazı çekimyasasını çok güzel işleme koymuş ben bunların bir çoğunu uyguladım ve hayatımda çok güzel değişikler oldu bu yüzden paylaşmak istedim ...Faceste bana gönderilmişti Gamze Güral Çakmak göndermiş teşekkür ederim...

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Giden kayıpların ardından ben

Bu ara yaşadığım kayıplar benim durup düşünmeme neden oldu ...Onlar yaşarken ya benim için ölmüşlerdi yada yaptığım çalışmalarla ben onları öldürmüştüm ...En son annemi yıkamaya girdiğimde onu affatmem üstümdeki dağlar kadar yükü kaldırmıştı ...

Hayata en sevdiklerimizi ne çok kırarız...Bir anne babayı koşulsuz sevmek isterizde bir türlü yapamayız her seferinde en derininden acıta acıta kırılırız en ufak şeylere bile ...Çünki beklemeyiz ufakta olsa canımızın yanmasını ...Ben anneme ne çok kırılmışım ne çok yaram kabuk bağlamış aynı yerden affedince hep aynı yara olduğu ortaya çıktı kabuk düşünce yerinden...

İçimde kocaman bir boşluk var ...Benim şantiye alanı yeni bir oluşum içine girmeli boşluğu güzellikle doldurmalıyım ...Bu ara bir arkadaşımın çocuğuna rehberlik yapmam istendi henüz denemedik ancak onda olumlu sonuçlar alabileceğime inanıyorum ...EFT yapacağız ...başladığımız anda aşamaları yazacağım ...Hayat bana yeni alanlar açıyor kısır döngülerde takılıp kalmama izin vermiyor...

8 Temmuz 2010 Perşembe

Gül Yaprağı

Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi.

Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu. Bir süre sonra kapı açıldı, içerideki budist, kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan sonra sözsüz konuşmaları başladı. Gelen yabancı, tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu. Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı. Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz demekti.

Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı. Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı. İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir gül yaprağına her zaman yer vardı.

(Alıntıdır)

Ben bu yazıyı okuduğumda çok etkilendim hayatımı bir gül yaprağı kadar hafif her yere sığabilen biri olarak geçirmek için çaba harcamaya başladım ...Sınırlarımdan ve kalıplarımdan kurtuldukça hayat daha kolay olmaya başladı ...Dört anlaşamada söylediği gibi varsayım üretmeyi bırakınca hayat daha yaşanır hale gelmeye başladı benim için...

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Evim Evim Güzel Evim

Nihayet evime geldim dün ...İki gündür kız kardeşimdeydim ...Bizim minoşları doyasıya sevdim kardeşimin misafiri gelecekti ben çocuklarla ilgilenirken oda işlerini yaptı ...

Bu ara hem baş sağlığına gelenler hemde bebek görmeye gelenler birbirine karıştı ...Bir sürü görmediğim kişlerle görüşme fırsatım oldu ...insanlara sevgiyle yaklaştım ve karşılık gördüm...
indigolarla ilgili yazıyı okuyunca kendimi buldum ...ailenin çılgını olmak beni hem üzdü hemde memnun etti ...Hem herkes benden kırmak için çekiniyor hemde bazen kendimi yalnız bulmak kendimi ifade ederken kendimi anlatsamda insanların beni anlamak istememsi beni üzdü ...

Ancak özgür ruhum ve kendini bilme ve bulma çalışmalarım beni güzel yerlere getirmiş ...kendimi seviyorum ....

4 Temmuz 2010 Pazar

İndigoların Gizli Dünyası

Kaderleri “sevgi” ve “sezgi” üzerine kurulu, dünyaya armağan ve dünya içerisinde bir türlü anlaşılamadan “yapayalnız” yaşamak zorunda olan, paylaşmaktan hoşlanan ve içindeki potansiyeli “mutlaka” yaşatmak için uğraşan, ruhsal deneyimlerle “giydirilmiş” Yeni bilinçleriyle “özel”, dualitenin faklı yorumu, kendini bilen asil ruhlu “sevda çocuklarıdır” indigolar! Başka bir deyişle de: Sürüye boyun eğmeyen baştan “günah keçisi”, mahallenin potansiyel delisi, sevimli ama tehlikeli bir garip bilinçtir indigo! Tehlikelidir! İçerisinde bulunduğu sistemleri çökertir. Aynı bilgisayar virüsleri gibidir! Gariptir indigo, hem de çok garip! Almadan vermesi onun garipliğinin belirtisi! Karşılık beklememesi ise bir virüs oluşunun delili!

Bir indigo oturup ağlıyor bazen gizli dünyasında! Yaymak istiyor sevgiyi! Seziyor o gerçekleri! Paylaşmanın asaletini! Yaşatmanın gereğini! Bir indigo ağlıyor! Tüm çabalarına rağmen karşısında buluyor “benliklerin” direnişini! Bir indigo “ben” demiyor! “Ben” diyenler ona öfkeli! Bir indigo biliyor: Sevgi daima karşılıksız üretilmeli! Eğer karşılık beklentisi var ise o “benliğin” eseri! “Benlikler” ise üretemezler sevgiyi! Bir indigo oturup ağlıyor bazen! Bir indigo ölüyor! Bir indigo çözüm üretiyor! Bir indigo sevebiliyor! Bir indigo ağlayıp daha da güçleniyor! Bir indigo her öldüğünde yeniden ve daha güçlü olarak tekrar doğmayı biliyor! Bir indigo tüm insanlık ailesini karşılıksız seviyor!

indigo dergisinden alıntı ...


Bu yazıyı okuyunca kendimi buldum işte ben buyum dedim ...

Kaç Tane Ada Yaptınız Kendinize ?

Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun ıssız biryerinde, milyonlarca kuşun havada çığlıklarla daireler çizerek uçtuğunu görür. Kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorgun olanlar, okyanusun dev dalgaları arasına kendilerini atarak intihar etmektedirler! Bu olayı yıllar boyunca birçok balıkçı görür, birçok bilimadamı araştırır.

Kuş bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfederler, ancak intihar etmelerinin nedenini çözemezler. Yıllar süren araştırmalar sonucunda bu trajik olayın yaşandıgı yerde bir ada olduğunu; kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu adanın bir deprem sonucunda okyanusa gömüldüğünü bulurlar.

İnsanların yokluğunu bile farketmedikleri ada kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez bir durağıdır. Kuşlar binlerce yıllık alışkanlıkla adanın yerini bilmektedirler ve uzun, yıpratıcı bir yolculuktan sonra aradıkları adayı bulamayınca, yorgunluktan bitkin bedenlerini çığlık çiğlığa okyanusun sularına gömmektedirler.

Peki ya siz...

Sizin hiç bir adanız oldu mu? Yaşamın uzun göç yollarında size bir yudum taze soluk verecek, yolunuza dinç olarak devam etmenizi sağlayacak bir adanız var mı? Bir gün yerinde bulamazsanız, ille de ulaşmak ve sığınmak için başınızın döndüğü, dengenizi yitirinceye kadar çırpınıp kanat çırptığınız bir ada oluşturabildiniz mi kendinize?

Sınırsızca herşeyi paylaşabileceğiniz bir dost, yola birlikte çıkacak kadar güven duyduğunuz bir arkadaş, size daima huzur ve mutluluk verecek bir ses, ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi?

Şimdi daha bir iyi bakın çevrenize. Size gelen, sizin gittiğiniz, sizi bulan, sizin bulduğunuz kaç adanız var çevrenizde? Kaç tane durup nefeslendiğiniz ada oluşturmuşsunuz kendinize?

Kişisel Gelişim

Ben bayağı ada oluşturmuşum sığınacak kendimle gurur duydum hatta düşman olmaya çalışanlar bile bana sığınmışlar ... bende kocaman bir ada olmuşum...

1 Temmuz 2010 Perşembe

İçimden kuşlar göçüyor

İnci Aralın bir kitabıydı, kitap biraz sıkıcı idi ama ismi beni çok etkilemişti ...Bu aralar içimde biriktirdiklerimde aynı o kuşlar gibi içimden göçüp gidiyorlar ...bu hafata uyudum dinlendim ve hiç birşey düşünmeden yaşamaya çalıştım verdiğim her nefeste içimden birşeyler uçup gitti ...

ANNE, bir insan hayatında en önemli unsur...Bizi biz yapan herşeyi anneden öğreniyoruz yada yoksun kalıyoruz ...Yoksunluklarımız nedenli çoksa hayata güvenimiz o denli az oluyor ...Ben ne çok EFT yaptım ve her çalışmamın sonucu anneme çıktı neredeyse ...

Benim annemde anne sevgisinin ne demek olduğunu bilmeden büyümüş ...Ninesi ve dedesi annemi çok sevmişler onları kaybettikten sonra sevgi yaşamamış ...sevgiyi sadece eğer sevgisi ile yaşadı ...Eğer ne kadar az bir sevgi insanlar için ...yaptığın şey oranında seviliyorsun...oysa anne evlet arasındaki sevgi rağmen sevgisi olmalıki evlatlar kana kana sevmeyi öğrensin...

Sanki affettikten sonra içimden bilmediğim ağırlıklar uçup gidiyor hafifliyorum gün güne ...Yaptığım Eft çalışmaları affetme mi daha kolaylaştırmış içimdeki düğümler çözülmüş ...Yoğun sıkışmış duygulardan sonra gevşemenin hafifliğne alışmaya çalışıyorum...