26 Aralık 2013 Perşembe

Yine yaş aldım ben

Yine bir doğum günü  ama bu sefer50. yaşımı kutluyorum ...  dün aaa ne kadar yaşlı dedğim yaştayım ...Ama kendimi hala ogünki çocuk gibi hissediyorum ...

 Dönüp 50 yıla baktığım da ne çok sevmişim ben çevremdeki herkesi ... Hak edeni etmeyeni...Acımış içim kimi zaman ama  kimseyi acıtmamışım bilerek isteyerek...Bilmeden kırdıklarımdan da özür dilerim ...

Hayatım boyunca en iyi yaptığım şeyhadimi bilmek oldu...hadini bilmeyen kşilerede kendimi uzak tutarak hadlerini bildirdim ...

Hayatım boyunca beni kimsenin mutlu etmesini beklemedim ...Ben kendimi mutlu ettim sevdiklerimi sevdim ...Yapmak istediklerimi yaptı kimi zaman pişmanlıklarımda olsada ben yaptım diye bildim ...

Dünyaya getirdiğim çocuklarım veya getirmediğim çocuklarım oldu ...Büyüdüm olgunlaştım ve hayata olumlu gözlerle bakmayı öğrendim ...

Bundan sonra svgiyle saygıyla huzur içinde bir yaşam diliyorum...

5 Kasım 2013 Salı

AMELİYATTAN SONRAKİ BİR YILIM

Bu bir yıl kendimi dinleme zamanı oldu hayatımın hiç bir döneminde bu kadar uzun yatmadım .Ben de kazanımlar  olduğu kadar zorluklar da yaşamama neden oldu .

Çok düşündüm ,çok dizi izledim dizimag sağolsun ,çok kitap okudum saykoya teşekkürler,bol bolda kendime döndüm ve çevremi gördüm...Yani herşeyi çok çok yaptım.

Çokları açalım çok düşündüm kendime hedefler koydum .Hayatımda yapmam gereken değişikliklere karar verdim en önemli değişiklik eşimle Ayvalığa yerleşme kararı almamız oldu .Bunun alt planlarını yapıyoruz .İlk iş kendimize ordan bahçe içi , hem yaz hem kış oturacağımız bir ev almak eşimi hiç bu  kadar karalı görmemiştim . Hadi hayırlısı diyelim .Bizim gitmemiz bir 6-7 seneyi bulur.Ben kendimcede evdeki düzenlemeleri yapıyorum eşyaları değiştiriyorum mutfak eşyaları tamam ,nevresim havlular tamam ,yatak odası tamam, şimdi salon ve gençlerin odasına el atacağım .

Dizimag de izlemediğim dizi kalmadı nerdeyse, en sevdiklerim six feet under,bones, castel, dowtwon abbey,Bron/broen.

Bu aralar bunları seyrettim yatakta geçen günlerimde bana yardımcı oldular ...

Canım Gamzemin kitap turlarında okudukları kitapları bazen ondan önce ben okudum  ...

kendime döndüm kendimi dinledim ...Bu kimi zaman iyi sonuçlar verdi kimi zaman kötü ...iyi sonuçları kendimce yaptığım bazı hatalarımı gördüm ...Mesela kişilere ederinden fazla değer ve müsema gösteriyorum bu kadar toleranslı olmamalıyım bunu gördüm...
Kötü sonuçlar ay dizim ağrıyor gidip biraz yatayım deyip kendimi tembelleştirdim . Hala dışarı yanlız gidemiyorum .

Artık kendimi aşmam lazım ...

26 Ekim 2013 Cumartesi

Rejim günleri

Bu gün güne iyi başladım içimdekileri döküyorum benim huzursuz olduğum şeylere pasif kalan kişilere yaptıklarını yüzlerine vurmak iyi geldi ...
 Nihayet bayramın yıkımlarını yeni yeni üstümüzden atıyoruz ...Gamzeyle rejime girdik karabuday  yiyiyoruz ben ara öğünlerde yiyorum saat 10 ve saat 5te çok güzel tok tutuyor birde yemekleri azporsiyonla doyuyorsun...Sabahları 9 baharatlı çayımın içine 3 diş sarımsak kaynatıp onuda ekliyorum ...bu çayı içerken çok sevmiyorum buyüzden az suda demleyip içine buz atıyorum... bakalım sonuç ne olacak ...Bu sabah bir dilim tam buğday ekmeği biraz peynir iki tane zeytin tereyağ bal yedim  saat 10 da araöğün yiyeceğim karabudayı ıslattım süzüp içine yağsız sütten yaptığım kefir ve üzüm le yiyiyorum...Kararlıyım ben bu kilo işi halledeceğim...


9 Eylül 2013 Pazartesi

NEGATİF KODLARIMIZI SIFIRLAYALIM

Çevrem tarafından, bilerek ya da bilmeyerek alt ve üst bilincimde oluşturulmuş tüm negatif ve gereksiz kodlamaları, düşünce kalıplarını iptal ediyor, yerlerine bütün olmak bilincini sevgiyle birlikte yerleştiriyorum. Bilerek ya da bilmeyerek alt ve üst bilincimde oluşturduğum tüm gereksiz ve negatif düşünce kalıplarımı iptal ediyorum. Bunların yerini sevgiyle dolduruyorum.

Ben evrenin sonsuz bolluk ve bereketiyle doluyum, sonsuz bolluk ve bereketimi tüm Çevreme ve ihtiyacı olanlara kolaylıkla yayıyorum. İşime kolayca odaklanıyorum ve Verimli çalışıyorum. Kendimi her zaman ve her yerde özgürce ifade ediyorum.Ben daima; en doğru kişiye, en uygun anda, en doğru sözcüklerle, davranışlarla ve Sevgiyle kendimi ifade edebilmeyi seçiyorum.

Bu gün ve her gün sağlığım durmadan daha iyiye gidiyor. Bu gün kendimi sevgiyle İfade etmeyi seçiyorum. Evrenin sonsuz bolluk ve bereketi içindeyim. Ben kendimi Tam olduğum gibi seviyor ve kabul ediyorum.
Farkında olarak ya da olmayarak kendimde yarattığım tüm engellemeleri iptal ediyorum. Yolumun Allahın ışık ve sevgisiyle açılmasını talep ediyorum. Zihnim ve bedenim kusursuz bir dengede. Sağlıklı ve uyumluyum. Geçmişi affediyorum ve serbest bırakıyorum.
Yaradanım tüm ihtiyaçlarımın tükenmez ve sınırsız kaynağıdır.

Bunu sabah sevgi ışığını okurken gördüm paylaşmak istedim siz değişirseniz çevrenizde değişir unutmayın değişme kendinizden başlayın...

6 Eylül 2013 Cuma

KAYGILARIM

ANKSiYETE:
Hayatın akışına gidişine güven duymama
Başladım olumlama cümlesi kurmaya
 Hayatın akışına ve gidişine güven duymamakyan dolayı duyduğum kaygıdan ve güvensilikten kendimi tamamen ve derinden kabul ediyoronaylıyor ve seviyorum...

Bunu yaparken hiç bir şey hissetmedim ya önceki çalışmalarım yada iki yıla yakındır maaşım oluşu hayata karşı kendimi güvende hissetmeme neden oldu...
ARTIK KENDİMİ DAHA GÜVENDE HİSSEDİYORUM 

Birde şimdiki gençliğe bayılıyorum biz yaştakiler umut verdiler.


APSE:
İncinme.küçümsenme .intikam duyguları içinde dönüp durma:

Düşüncelerimin özgürleşmesine izin verme geçmiş artık bitti huzurluyum.

Hafif bir sıkıntı hissettim oda sanki geçti gibi bir tur daha atınca hiç birşey kalmadı.

Ben beş yaşında iken birgece boğazımın sol tarafı şişmişti hastanede yarmışalrdı  beni zaptetmekte çok zorlanmışlardı.Pansumana gittiğimde beni hep ilk sıraya almışlardı...

ozamanlar anneme çok kızgındım her fırsatta kardeşimi koruyup kollardı her seferinde beni incitecek şeyler söylerdi.Hatta bir keresinde beni kömür toplayanlardan aldığını söylemişti akşam babm gelinceye kadar ağlamıştım babam anneme çok kızmıştı bu beni çok mutlu etmişti ...

ARTİRİT:
Sevilmediğini hissetmekeleştirilmek kırgınlık,
Sevgiyim kendimi onaylamayı seçiyorum başkalarına sevgiyle bakıyorum.
10 dan 5 indi Boğazımda bir yumru hissettim beni annem çok eleştirirdi bir yere gittiğimizde eleştiri dolu bakışlarını üstümde hissederdim eve gelince niye öyle yaptım diye başlardı.Sonra eşim devraldı insanlar eleştiri deyince hep kusurlar akıllarına geliyor..Sanki kendileri kusursuz gibi...

2. turda  ben sevgiyim kendimi onaylamayı ve sevmeyi seçiyorum başkalrına da sevgiyle bakıyorum ve turu bitirdim acayip bir rahatlama ve esneme başladı...

İnsan herşeyi unuturmuş ama hissettiklerini unutmazmış eğer farkına varıp birşeyler yapmazsa işte hastalıklara sebep olabiliyor ...


2 Eylül 2013 Pazartesi

GÜZEL BİR PAZAR SABAHI

Sabah erkenden kalktım mutfak penceresini açıp dışarıdaki tembilir ...iz ve serin havadan derin üç nefes çektim ...Şükürlerimi yaptım ve başladım kaldığım yerden EFT yapmaya  ...Benim meşhur sorunun allerjilere ne  çok şeye allerjim vardı ...Her sene artarak gidiyordu...

Düya barış gününde barış ve sevgi dolu bir güne uyandım çevremde olanları dillendirip kökleştirmek istemiyorum ...Sevgi ve ışıklı günler dliyorum...

Çalışmanın başında kime allerji oluyorsun?diye bir soruyla karşılaşınca şasırmadım desem yalan olmaz ...Anneme k.valideye eşime...
Annem gittiğinden beri bir takım allerjileri azaldı birde ben annemle ilgili çok çalışma yaptım belki ondan da olabilir...
k.valide hala gıcık durumda yım ...
eşim artık ona istediklerimi direkt söüyorum içimde tutmuyorum...

allerjiler :

Kime allerji oluyorsun?
Kendi gücünü reddetmek...Dünya güvenli ve dostça...Güven içersindeyim...Hayatla barış içersindeyim...
 
Olumlama cümlesi:
Hayatla barış içersindeyim...Herkesle dostça ve güvenli bir ilişkim var...kendimi allerjilerimden serbest bırakıyorum...

! turda 5 indi hafif bir boğazda düğümlenme hissettim daha önceki çalışmaların faydası olmuş ...

2 turda 2 ye indi göz çevresine yaptığım kısa turda kendi gücüme güveniyorum gücümün farkındayım hayatla barışıgım kendimi seviyorum kimsenin benim  güvenimi sarsmasına izin vermiyorum dedim içimden dökülen kelimeler diyorum ben buna ...

3 tur  artık hiç bir şey hissetmiyorum 0landı,,,

İçimden dökülenlerin son kısmına takılıp başlıyorum turlamaya  Kimsenin benim güvenimi yani hayata karşı güvenimi sarsmasına izin vermiyorum kendimi seviyorum kendime güveniyorum tamamen ve derinden kabul ediyor onaylıyor ve seviyorum..

!.turda 4 de düştügöğüsümde hissettim sanki bir ağırlık vardı...Bazı allerji çalışmalarımda sanki filler göğüsümde tepişiyorlar gibi hissetmiştim ...
2. turda 0landı...

Anladımki bu dünya benden  bir başka ben yok...

30 Ağustos 2013 Cuma

ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

Bu sene bayram hepimiz için çok önemli büyük önder ATATÜRK'ün kurduğu Cumhuriyet hiç bu kadar tehlikede olmamıştı ...Bende her duyarlı yurttaş gibi evimi bayraklarla donatım .Salaon tarafına kocaman Atatürklü  mutfak tarafına normal bayrağımı astım kutlama mesjlarımı çektim .Özellikle çocukların bayramlarını kutladım...

Bu vatan kolay kazanılmadı lütfen kıymetini bilelim ...Herkesin zafer bayramı kutlu olsun .Aydınlık yarınlara.

EFT çalışmaya başladım yeniden

yeniden EFT yapmaya başladım bu günde ağrı ve sızılarıma yaptım...

Ağrı ve sızılar:
Sevgiye hasret çekmek dokunulmayı özlemek .
Kendimiseviyorum ve onaylıyorumsevecen vesevilen biriyim.

olumlama cümlem sevgiye ve dokunulmaya hasret çekmekten dolayı oluşan ağrı ve sızılardan kendimi tamamen ve derinden onaylıyor ve seviyorum sevecen ve sevilen biriyim.

Başladım EFT yapmaya nefesim kesilir gibi oldu kelimeleri söylerken peltek çıkmaya başladı ilk turda 8 indi 
ikinci turda5 indi konuşmam ve nefes alışım rahatlamaya başladı.
üçüncü turda göz çevresine turlarkeniçimden gelen duyguları söyleyince kendimi değersiz hissetmekten korktuğumu söyledim ve duygu 3 indi Dördüncü turda duyguyu 0 ladım nefes alışım rahatladı ve kelimeler net bir hale geldi .

Kendimi değersiz hissetmeye  iki tur EFT yaptım ve  bu duygunun hislerindende rahatladım .

Bu gün ve dün yaptığım EFTleri bir hafta sonra tekrar bir daha yaparım böylece sağlaması yapılmış olur .

İnsanlar dokunulmaktan mahrum kalırsalar kendilerini sevgisiz kalmış gibi hissederler ve bu hücrelerin hızla ölmesine sebep olurmuş .Dokunulmadan büyütülen bebeklerin bağışıklık sistemleri çok zayıf olurmuş .Birde bebeklerde güven duygusu bir yaşına kadar gelişirmiş onların yanında olduğunuzu hissettirin ..Ben çocuklarım bebekken onların canlarını yakarcasına sevdim hatta bizim ikizleri nerdeyse dövdüm sıkıştırdım ...Bütün sevgimi hissettirdim .Bana ne söylersem güvenirler.Kendilerine güvenen çocuklar yetiştirdim sadece sevgimi hissettiler.

İnsanlara sarılmaktan korkmayın sarılın ve size salırılınmasına izin verin.İnsanları kendinizden uzaklaştırırsanız bir daha size yakınlaşamazlar .

29 Ağustos 2013 Perşembe

Dün bütün günüm Dr geçti ben kiloluyum ya herkes guatr vardır belki troitlerine baktırdın mı diye sorup duruyorlardı bende sinirleniyordum...Dün bu sorunun cevabını alıp pek bi rahatladım sadece kollestrolüm biraz yüksek çıktı onada DR ilaç bile vermeye gerek yok dedi ...Benim aşırı terleme şikayetim de önemli değilmiş ... Ben kollstrolü halleder kilo da verirsen hallocağına inanıyorum...

 Bir kaç gündür Sevgi Işığını okuyorum hastalıklar ve olumlamaları diye bir başlık görünce hemen daldım içine ve okumun düştüğü yerden yeniden bir ok attım geleceğe başladım çalışmaya LOUİSE HAY'ın Düşünce gücüyle tedavi kitabından alınmış bu kitabı edinmeliyim...çıktısını alıp başladım çalışmaya...

 Ben hayatım boyunca sevindim ağladım üzüldüm ağladım hatta Türk flimlerine ağladım yani ota moka ağladım en çokta lafı ağzıma tıkayıp haklıyken haksız çıktığımda anladım çevremdeki ben merkezci insanlar yüzünden ağladım ...ve her ağladığımda bir daha bu konu beni bir daha ağlatamayacak dedim ...Bazı şeylere okadar çok ağlamışım ki annem öldüğünde ağlamadım bitmiş ...Annemle aramız da bir olay yaşamıştık ozaman çok ağlamıştım belki ozaman annem benim için ölmüştü...

 Bu gün sabah kahvaltıdan sonra çıktınınilk işaretlediğim başlığı ile başladım çalışmaya

AĞLAMAK:Gözyaşları hayatınırmaklarıdır.Üzüntü ve korkudaki kadar sevinçtede dökülür ... OLUMLAMASI:Tüm duygularımda huzur içindeyim kendimi seviyor onaylıyorum... Başladım EFT yapmaya boğazıma bir yumru gelip oturdu Duyguya 10 verdim yapmaya devam ettim ilk turda 7 ikinci turda 5 üçüncü turda 4 dördüncü turda 2 beşinci turda sıfırladım ...bir ara göz çevresinde bir kaç kısa tur atarak kaygıda ,sevinçte ,üzüntüde ,acıda ,kayıpta diye turladım ve acayip bir rahatlama oldu esnemeye başladım anladımki frekansım değişti işe yaradı ...AĞLAMAK güzeldir dökülürkrn yaşlar gözünden dedim...

16 Ağustos 2013 Cuma

BU SENE MUTLU BİR BAYRAM GEÇİRDİK

Hayatım boyunca hep sevdiklerimle huzur içinde bir bayram sabahı hayal etmişimdir ... Mutlaka bizi gıcık eden biri çıkmıştır. Ben ne kadar bayram ruhu yaratmaya çalışırsam çalışayım birisi çıkıntılık yapmıştır. Bu bayramda sadece ben ve çocuklarım vardık. Sessiz sakin huzur içinde. Güzel bir bayram sofrası hazırladık. Ben her zamanki gibi erken kalktım çocuklar hayallerindeki gibi geç kalktılar. Güzel bir kahvaltı ve hep istediğim gibi sevdiklerim...

Çok şükür daha ne isterim...

Bu sene babanne köye gitti eşimde tatile gitti. Bu sene bayram huzur ve dinlenerek geçti. Nice huzur ve şeker tadında bayramlara...


Uzun süredir bloguma birşeyler yazımıyorum ameliyatlar ve iyileşme süreci boyunca bir çok dizi ve kitap okudum kafamı boşaltım ve yeni çalışmalara ufuk açtım. Ramazan her zamanki gibi beni çok zorladı. Ancak canım Gamzem'le çok güzel tutuk oruçlarımızı kimseye bulaşmadan dalaşmadan oruçlu olduğumuzun farkında olarak...                   

Ülkemizin geçtiği döneme kayıtsız kalmadık içimiz yanarak seyrettik  yanan  canları din adına yapılan vicdansızlıkları. Başkasının canı yanarken oh diyenlerden vazgeçtik. Hayatımızda büyük bir temizlik yaptık çoktan yok olması gerekenler kendiliklerinden çekip gittiler...

Canım bir tanem güzel kızım blogumu çok beğendim ellerin kolların ayakların dert görmesin...seni çok seviyorum bir tanem yolun aydınlık ve açık olsun... Kanatsız meleğim benim...

27 Mayıs 2013 Pazartesi

BU AYIN DA SONUNA GELDİK

  • Evvet aylar su gibi akıp geçiyor ...Ameliyat olalı 7 ay oldu kendimi hiç bu kadar uzun bir yatakta yatar bulmamıştım bir daha da olmaz inşallah ...Gün geçtikçe daha da iyileşiyorum.
Bu zaman içinde hiç bir şey düşünmedim sadece ağrılarıma ve dizilere odaklandım .Kafam bomboş bundan sonra daha tarafsız bir gözle yeniden çocukluğumdan başlayarak çalışmalarıma başlamayı düşünüyorum ...

Hayatımda güzel değişiklikler oluyor evimde yapmak istediğim değişiklikleri yapıyorum yeni tv ,yeni buzdolabı ,yeni tabak çanak gibi.Bunlar benim ev hayalimin küçük alt yapıları yeni evime taşınırken yanımda olmasını istediğim eşyalarım...


24 Nisan 2013 Çarşamba

MAZLUM KENDİ ZALİMİNİ YARATIR


Sendikacı olan babası pek de evde olmazdı. Öyle her baba gibi sabah gidip akşam gelen biri olmayı isterdi belki de olamazdı. İşçileri örgütleme veya sendikanın ilgili şubesini yeniden düzenleme çalışmaları çerçevesinde sık sık seyahat ederdi.
Babası ile ilgili ilk anısı yine annesinin aracılığıyla anımsadığı bir şeydi. Zaten içinde annesinin de olmadığı ve babasına ilişkin tek bir anısı bile yoktu ya da o anımsamıyordu.

O henüz 11 aylıkken altını ıslatmayı kesmiş, herkesi hayretler içinde bırakacak biçimde ihtiyacını bildirir bir çocuk olmuştu. Sonra kendisi 20 aylıkken kardeşi doğduğunda bu annesinin hayatını son derece kolaylaştıran davranış yerini annesine hayatı zindan etmeye başlayan yeni bir harekete bırakmıştı (bu durumu epey büyüyüp kendini bildiği 7 - 8 yaşına geldiğinde annesi ona bu öyküyü, bitmeyen bir öfke, kırgınlık ve bıkkınlık içinde "sen, uğursuz, bana hayatı zindan ettin, o zaman başlayan bu isyanın ömür boyu dinmedi" sözleriyle başlayarak anlatmıştı).

Annesi, o büyüyüp de artık eli ekmek tutan, evin geçimine katkı sağlayan ve özellikle de kardeşinin gereksinmeleri için gerekli parayı sağlayan (aslında o kendine aldığı her şeyden bir tane de kardeşine almasına sebep olan bu durumdan hiç memnun değildi de annesi “o küçük ve zayıf, yapamaz, sen büyük ve güçlüsün, kardeşler birbirlerine yardım etmek zorundadır” der ve gerisini de dinlemezdi, belki de iyi niyetle, onu kardeşiyle ilgili her sorunu üstlenmeye mecbur ettiğinden çaresizce annesinin dediklerine uyardı) biri olduğu yıllarda bile, bu öyküyü anlatmayı bırakmaz, kalabalık ortamlarda ne yapar, ne eder sözü ona getirirdi.

Annesi her yerde ve her fırsatta onun ne kadar zor bir çocuk olduğundan yakınırdı zaten. O da bu yakınmaları duymak istemediğinden mi yoksa “annem benimle ilgilensin de isterse dövsün” dediğinden mi bilinmez hep annesi ne derse yapmaya gayret ederdi. Bazen de annesinin dediklerinin tam tersini ortaya koymayı görev bilirdi.

Onun sonraları pek çok kez "açıkça anımsıyor muyum yoksa annem anlatıtığı için gözümde mi canlandırıyorum" diye sorgulamayı hiç bırakamadığı babası ile ilk anısından böyle söz ederdi annesi. Sadece kendisine söylemez, eve gelen, bir yerde karşılaşılan ve “ne zeki bir çocuk” diye bildirimde bulunan herkese “aman keşke aptal olsaydı da ben de bu kadar zorlanmasaydım” şeklinde başlayan ve:

"-Kardeşi doğduktan kısa bir süre sonra "ona ilgi göstermiyorum diye çok kızdı bu uğursuz, bir baktım, oraya buraya işemeye başladı, hatta bir kaç kere gözüme baka baka yere sıçtı bu deli. Ne söylesem olmadı, poposunu şaplakladım yetmedi, sövdüm dinlemedi, bağırdı m ilgilenmedi, ben de başka yol buldum. El mi yaman bey mi yaman öğrendi. Aldım üç kibrit yaktım, üfleyip söndürdüm, bir daha yaparsan söndürmeden yakacağım deyip poposuna bastım. Oh! Bir daha da yapmadı negro mazal (Ladino dilinde "kara kader" anlamına gelir) ama bu çok zekiydi, hem beni hiç dinlemez hem de sıkışınca hemen babasına sırnaşırdı.

Babası da onu hepsinden çok severdi. Sevecek tabi Allah'ın Malatyalısı, bu en başından beri aynı ona benziyordu, şempanze suratı ve kendine has adalet inancıyla. O gün de Allah'ın işi işte, Rıza İstanbul'daydı, tabii akşam eve geldi. Bu yer yılanı da gitti hemen onun kucağına oturdu. Poposu bacağına değince de ayyyy deyip sıçradı. Rıza da ne oldu derken, açıp baktık ki poposu yanmış. O gece annemin öğrettiği gibi yumurta kavurup yağından sürdüm de biraz rahatladı. Ertesi sabah doktora götürdüm, adam çok şaşırdı. Üçüncü derecede yanık olmuş. Yani, ben sadece korkutmak istemiştim.

Neyse bu durumu görünce kocam bana "bak hanım, ben çocukların idare ve terbiyesine karışmam da bu kadarı da çok fazla. Ne istedin el kadar bebekten, nasıl bu kadar zalim olabildin" dedi. Adam ilk kez bana çocuklara olan bir şeyden dolayı kaş göz, laf söz etti. Onunla da darıldm, bir hafta konuşmadım" diye tamamlayarak aktardığı bir hikayeydi bu.

İşte o da yıllar içinde, annesinden defalarca bu sözleri dinleye dinleye gerçekten anımsamıştı galiba, belleğinin ardında gizli bu sarsıcı anıyı.

O zeki ve herşeyi kendi çıkarı/yararı için kullanabilen bir çocuktu. Annesi aslında çok da haksız değildi. Onun ilgi isteği ile birleştirdiği zekası karşısında çaresiz kalıp ne yapacağını şaşırır, korkusundan saldırganlaşırdı. İnce ve engin zekasını kullanarak, bu anlatılan acı öyküde de elbette kendisi için pozitif, işe yarar bir şey bulmuştu: Annesini babasına şikayet etmek. Ne zaman annesi onu üzse, dövse (çok dayak yemişti gerçekten), babası gelene dek bekler, o gelince hepsini bir çırpıda "babaaaa, biliyor musun, annem bana onu, şunu, bunu yaptı, öyle, şöyle, böyle dedi, bir de Sibel'in kırdığı oyuncak yüzünden kim yaptı diye sormadan, haksız yere beni dövdü, hep Sibel'in yaptıklarından beni dövüyor zaten" derdi. Babası da "mmm, öyle mi, tamam ben şimdi konuşurum onunla bir daha yapmaz" derdi ve tabii o çocuğu rahatlatmak için verilen "bir daha yapmaz" sözü hiç tutulmazdı. Belki de anneye söz bile söylenmezdi. (Babasına yıllar sonra baktığında mücadele etmek için son derece uygun olan işinde tükettiği kavga enerjisini evde hiç kullanmadığını ve bu yüzden oldukça kavgacı olan annesiyle tam 57 yılını birlikte geçirebildiğini anlamıştı.)

Babasının iyi niyetle, kendisini yatıştırmak için verdiği bu sözü hiç tutmadığını görüp içten içe "babam da beni sevmiyor, beni hiç kimse sevmiyor, zaten çöpçünün kızı diyorlar, acaba beni evlatlık mı aldılar" diye düşünürdü. Sonunda bir gün babasına gitti ve dedi ki "bak sana bir şey anlatacağım, annemin bana yaptıklarıyla ilgili ama bu sefer sahiden annemle konuşacaksın, yok her zaman yaptığın gibi konuşurum deyip beni atlatacaksan, bir şey söylemeyeyim daha iyi" demişti. Babasının o anda kahkahalarla güldüğünü görünce de çok üzülmüş, "babam da benimle alay ediyor" diye düşünüp artık ona da hiç bir şey söylemez olmuştu. O zaman ne söyleyecekti acaba? Yıllar sonra o günü anımsadığında bile ne söyleyeceğini bilmediğini fark etmişti...
Babası ile en iyi anısı ise 6 – 7 yaşlarına aitti. Rıza Bey İstanbul'da ise pazar sabahları annesinden önce kalkar, mükemmel bir kahvaltı masası hazırlar sonra da çocukları uyandırırdı. Onu yanındaki iskemleye oturtur, kah eliyle yedirir kah başını okşayıp tatlı sözler söylerdi. Kahvaltıdan sonra da çocukları teker teker kucağına alır evin her yerinde gezinti yaptırırdı. Aptal bir oyun olsa da çocuklar bu oyunu çok sevdiklerinden artık taşınamayacak kadar büyüyene kadar sürdürmüştü adamcağız bu hamal eğlencesini.

Bir de annesinin sevdiği gazino hikayesi vardı. Evde olduğu her pazar, Taksim ya da Bebek'deki Maksim'e Zeki Müren, Neşe Karaböcek ve o zamanın diğer assolistlerini izlemeye giderlerdi. O en çok Erol Büyükburç'u severdi. Adamın Elvis Presley taklidi kendi tasarladığı kostümlerini mi yoksa modern şarkılarını mı daha çok severdi bilinmez, o sahneye çıkınca dut yemiş bülbül olur, sessizce izlerdi. Şarkıların hepsinin sözlerini bilir asla eşlik etmezdi. Bir keresinde o da söylemeye kalkışmış ve “aman sus be karga sesinle kulaklarımızı rahatsız etme” demişlerdi. O zamandan sonra çok çok çok uzun yıllar etrafta biri varsa asla ağzını açıp tek nota çıkarmadı, belki de yine hakaret etmelerinden korkuyordu.
Aslında çocukluğu ile iligli anıları pek de eğlenceli değillerdi. Daha çok “haksızlık, kırgınlık, kızgınlık ve intikam almalıyım ama nasıl” düşünceleri içinde yaşamıştı yıllarca.

Her gün haklı haksız dayak yer, cezalandırılır, sığınacak kimse bulamaz, içine kapanırdı. Odasına gider, eline geçen defter, kalem, silgi, boya ne varsa onlarla oyalanırdı (zaten kırıyor diye dayak yememek için oyuncaklara el sürmemeyi çoktan öğrenmiş, sadece ne yapsa kızılmayan okul araç gereçleriyle haşır neşir olmaya başlamıştı).

Ablası okula başladığında sınıf öğretmeni annesine "bak bu senin küçük çocuk çok zeki, ablasına özenir de ders yapacağım derse, ver eline boyama kitaplarını onlarla oyalansın, okuma yazma sökerse, okulda tembelliğe alışır" demişti. Babası bunu duyunca "peki ben buradaysam her gün ona yeni bir boyama kitabı getireyim, ben olmayınca da sen alırsın" demişti annesine ve öyle de yapmıştı uzun zaman.

Babasının bu hediyelerine hiç sevinemezdi. Ona göre kendisine böyle hediyeler getireceğine annesinin haksızlıklarına karşı korusaydı daha iyiydi.

O evdeki saatleri genellikle kendi başına yaşamayı seven bir çocuktu. Kardeşi ile ne zaman oynasa sonunda dayak yediğini bildiğinden bu yolu seçmişti. Sokakta ne kadar sosyal biriyse evde o kadar tek başınaydı.
Sıkılınca, boyama kitapları ve eski gazeteleri alıp odasına kapanır (aslında 3 kardeş aynı odada yatıyorlardı da, küçük olan annesinin odasından çıkmazdı ve ablası da ya okulda olurdu ya da salonda annesiyle ders çalışırdı, oda da ona kalırdı), saatlerce çıkmaz, boyar, çizerdi. Kimseye belli etmeden gazetelere bakar harf adı verilen o şekilleri anlamaya gayret ederdi. Bazen ablası ders çalışırken yanına gider “bu ne, o nasıl okunur” diye sorardı harfleri işaret ederek. Öğrendiği 3 – 5 harfi temel alarak kısa sürede ve kendi kendine okuma yazmayı öğrenmiş, bunu kimseye söylememişti. Annesinin neye kızacağını bilemediğinden bu başarısını gizli tutmak zorunda hissederdi kendisini. Oturup Allah'a mektuplar yazar, sonra görülürse dayak yerim korkusuyla hemen yırtar, diğer yırttığı kağıtlarla beraber çöpe atardı.

Mektupları şöyle olurdu: Hey Allah'ım ben büyüyünce öyle önemli biri olacağım ki annem de babam da beni böyle yapayalnız bıraktıklarına çok pişman olacaklar, sen de bana yardım et lütfen, amen (annesi Yahudi olduğu için amin değil amen derdi ve o da bunun doğru söyleniş olduğunu sanıyordu).
Babasıyla ilgili en derin anıları ise çok daha büyük yaşlarına denk gelir. Hepsinin yaşanmışlığı da 16 Eylül 1980 – 27 (veya 28) Ağustos 1984 arasındadır. 12 Eylül döneminin darbeci yönetimi 16 Eylül günü, bütün DİSK üyelerini “güvence altına alacağız” diyerek teslim olmaya davet etmiş ve sonrasında, aralarında babasının da olduğu büyük bir grup için idam isteminde bulunarak açtığı uydurma davalarla, askeri mahkemelerde yargılamıştır.

Onun bu 4 yıllık süreden aklında kalanlar BİRLİK Bilinci'nin içinde filizlenmesinin ilk tohumlarını oluşturmaktadır. Babasının askeri ceza ve tutukevlerinde uğradığı işkence, annesi ve kardeşlerinin ise sivil hayatta deneyimledikleri hep daha fazla BİRLİK arayışına girmesine sebep olmuş ve “acıyı kanla yoğurduk” türü söylemler yerine “acıdan öğrendiklerimizle mutlu bir dünya yaratmanın yollarını buluyoruz” demeyi öğretmiştir.

Şimdi 51 yaşında, kendi mesleğinde son derece başarılı, hala her ilgisini çeken konuda kendini eğiten ve eğlendiren biri o. Eskiden "kabulü ancak böyle görürüm" diye geliştirdiği mükemmeliyetçi yaklaşımı çoktan bıraktı. Onun yerine "ben kendi en iyimi yapmakla sorumluyum, beğenen alır, beğenmeyenin keyfi bilir" demeyi öğrendi. Mükemmeliyetçiliğin darlaştıran, boğan, sıkan ve mutlaka başarıyı geciktiren sınırlarından kurtulup kendini olduğu gibi kabule geçtiğinde keşfettiği "teslim olmanın özgürleştiren gücü" ile hayata devam ediyor. Kimsenin cesaret edemediği derinliklerinde sörf edip kendi içinde bulduğu her şeyi bir eğlence konusu olarak ele alabiliyor. Bulduğu her konuda, en zor, an acıtacak hallerine bakıp “mm, demek buradasın, haydi gel oynayalım seninle” havasıyla ele alıp kendiyle ilgili mizah yapan biri o artık.

Bütün bu olanların sonucunda öğrendikleriyle kendine bir de meslek geliştirdi. Yani okulda öğrendikleriyle hayatta öğrendiklerini sentezleyip bir tür koçluk yapmaya başladı. Başkalarına acı veren anılarının olumlu katkısını inceliyor, o acılardan kalan güçle diğer insanların olaylara yeniden bakmalarına destek sağlıyor. Onlara "öğrendikleri doğru" yerine olayın içinde gizli "pozitif amacı" araştırmaları gerektiği anlatıyor. O acı veren anıları yeniden değerlendirmelerini, hisle düşünceyi ayrıştırıp, duyguyu aradan çıkarmayı, böylece anının enerjisini her an kullanılabilir taze yedek güç kaynağı olarak değerlendirmeyi öğretiyor.

Her sabah ve her akşam duasında "anneciğim, babacığım, size ve arkanızdaki tüm atalarıma ve kendime % 100 EVET, dünyaya gelmemi ve BEN OL'mamı sağlamanıza teşekkür ederim" diyor. Hatta bu söylemini kuramsallaştırdı ve bir "kendini yeniden dengeleme" yöntemi olarak da eğitimini veriyor.

Ona sorarsanız onun için en uygun, en iyi anne baba ona küçük yaşta bu kadar güç sağlayan kendi anne babasıymış. İnsanlara verdiği dersler ve yaptığı konuşmalarda sık sık:

"-Ben başarının anahtarını zorlayıcı ebeveynlerimden aldım. Onlar olmasaydı ben o küçük yaşta "en iyi intikam başarılı olmak ve senden bir halt olmaz diyenleri mahcup etmektir" demeyi öğrenemeyecektim. Bu tohum inançla bile kalsam yine çok donanımlı olurdum. Yetersizlik ve değersizlik kişiyi donanım, dolayısıyla yeterlilik ve değer kazanmaya zorlayan araçlardır. Hele bir de onları fark edip içlerindeki cevheri hayatınıza katmayı başarırsanız…

Ben ne kadar başarılı olursam olayım, yetinmemi engelleyen, sevilmiyorum, değersizim, yetersizim gibi temel inançlarım sayesinde (bu inançlara teşekkürlerimle) o temellerin üzerine sağlam bir bilgi gökdeleni oluşturdum. Şimdi o temel inançlarımı da dönüştürdüm. Artık "hangi konu olsa en iyisi ben olmalıyım" yıpratıcı düşüncesi yerine "ben kendi seçtiğim konuda eğitilmeli ve kendi en iyimi gerçekleştirmeye öykünmeliyim" onarıcı düşüncesini yerleştirdim. Yolum açık ve aydınlıktır. Sizinki de olabilir" diyor. Doğrusu bu ya, çok kişinin hayatına da değdi ve değişim yarattı.

Bu yazıyı derki derğisinde okuduğumda kendimi yanlız hissetmedim demekki benden başka annesine yaranmak için kendini parçalayanlarda varmış dedim ...Zeynep Sevil Güven yazmış teşekkürler ...

UZUN BİR ARADAN SONRA YENİDEN SİZLERLEYİM

İkinci ameliyatımıda 8 nisanda oldum dünde gidip dikişlerimi aldırtım ... Sol diz sağ dizden daha kötüydü ancak sağ dizim uzun sürede o hale gelmişti sol dizimde kısa sürede ötekinden kötü olmuş . Kıkırdaklar kırılıp dökülmüş minüsküste yırtıklar çoğalmış hatta cidi bir yırtık bile vardı ben ameliyat sırasında seyrettiğim için rahtlıkla fark ettim aradaki farkı .Herkes nasıl seyrediyorsun diye soruyorlar ama çok korkunç değil .Ben ilk ameliyatımada internetten seyredip gitmiştim .

Her neyse bu ameliyatıda başarıyla atlatım .Canlarım benim bana çok iyi baktılar .Eşim, canım gamzem, ve canım yardımcım melek koruyucu meleklerim benim hepsinin eline koluna ayağına bacağına sağlık .

Rahmeli annem bana dua edeken yavrum elin kolun dert görmesin derdi ben de ayağını bacağını da ekliyorum artık dualarıma.

Bu ameliyatlar bana kendi ayaklarının üstünde durmanın ne demek olduğunu  gösterdi şimdiki halime şükürler olsun bu olayıda atlattım .Sadece ameliyat olmak önemli değil sonrası daha önemli .Bir üç ay daha kendime dikkat etmem gerekiyor .

Bu arada evde kalıp bunaldığım bir ara ulucanlar cezaevini ziyaret ettik galiba mart başıydı .Herkese bir hapsten çıkıp diğerinimi ziyaret ettin dediler .Ancak benim çok dersler aldığım bir gezi oldu o zindanları hücreleri ve koğuşları görmem nekadar bir yere gitmesemde halimize şükretmeyi ve özğürlüğümüz nekadar değerli olduğunu gördüm ve o günden sonra hayatımdan evde hapis kaldım kelimesini tamamen çıkardım .Her türlü konforu yaşayıp hapisim demeyeceğim bir daha.

Bu sıralar alerji mevsimi tamda ve benim yaptittığım EFTler öyle işe yaradıki  dün ottüye gittik her yan çiçek böcek doluydu ve ben hafif bir boğaz  karıncalanmasıyla döndüm .Küçük bir EFT turu yapmamı hatırlattı bana.

28 Şubat 2013 Perşembe

HER GÜN GÜNE BİR SORU

      Bugün bu yazıyı görünce paylaşmak istedim  henüz soruları kendimde ceaplamadım--------------------------------------------------------------------------------




İster kendimizin yarattığına inanalım, isterde bizim dışımızdaki güçlerin etkisiyle gerçekleştiğini düşünelim tam şu anda hayatımızda belli bir yerdeyiz...

Belki bir dönüm noktası, belkide bir kilometre taşı yada sıradan bir gün...



Bu gün;

Hayatın gerçekten nasıl ?

Amacın nedir?

Sen kimsin ve yaşamında neredesin?

 Hayatım değişti sitesi Mert ölçer teşekkürler...