30 Kasım 2010 Salı

Günün birinde yolu bir dergâha düsen kendi halinde bir adam, dergâhta, bir Mevlevi ile bir Bektaşi''nin sohbet ettiklerini görünce yanlarına yaklaşır. Kendini tanıtır ve dergâhı merak ettiğini, nasıl zikir edildiğini izlemek için geldiğini söyler.

Erenler başlar adama çeşitli nasihatlerde bulunmaya, her biri kendi yolunu mümkün olan en tatlı dille anlatmaya çalışır.
Adam bir yandan onları dinlerken, bir yandan da gözleri onların giysilerine takılır.
Mevlevi'nin giydiği kıyafette kollar o kadar geniş ve uzundur ki hem içine üç kişinin birden kolu sığabilir, hem de uzun olduğu için yalnızca kolları değil, elleri de kapatmaktadır.
Bektaşi’nin kıyafetinde ise tam tersi bir durum vardır.
Elbisenin kolu daracıktır, neredeyse tene yapışmıştır; üstelik kısa olduğu için, eller ta bileklere kadar açıktır.
Bu duruma hayret eden adam, sebebini öğrenmek ister.

Büyük merakla, önce Mevlevi'ye sorar:
"Pirim, kıyafetinizin kolları neden o kadar geniş ve uzun; bunun özel bir sebebi var mı?"
Mevlevi hiç beklemediği bu soru karşısında oldukça şaşırır.
İki kolunu da biraz yukarıya kaldırır, sonra ellerini birleştirerek kollarını daire sekline getirir ve şöyle der:
"Evet, özel bir sebebi vardır. Çünkü biz insanların günahlarını, ayıplarını, kusurlarını örteriz. Başkaları görmesin diye üzerini kapatırız."

Yanıttan oldukça hoşnut olan adam ayni merakla bu kez Bektaşi''ye döner:
"Peki ya siz, pirim? Sizin kıyafetinizin kolları neden bu kadar dar ve kısa?
Siz insanların günahları ve ayıplarını örtmez misiniz?"
Bektaşi kendi kollarına bakar, birkaç saniyelik bir dalgınlıktan sonra gülümser ve adama bakarak şöyle der:
"Biz mi? Bizim geniş kıyafetlere ihtiyacımız yoktur.
Çünkü biz insanların günahlarını ve kusurlarını görmeyiz."

ÖZETLE:
Seveceksen öylece sev.
Ne kusursuz insan ara, ne de insanda kusur.
Birincisini zaten bulamazsın, ikincisinde ise, bulduğun her kusur, öğrendiğin her ayıp sahibini değil, seni çirkinleştirir. Her ikisi de seni mutsuz eder. Birincisini bulamadığın için, ikincisini ise bulduğun için mutsuz olursun...


Alıntı

Zaman alacak ama

Zaman alacak biliyorum fakat, eğer öğretebilirsen ona,
Kazanılan bir liranın, bulunan beş liradan daha değerli olduğunu öğret.
Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona ve hem de kazanmaktan neşe duymayı.
Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu.
Eğer yapabilirsen,
Sessiz kahkahaların gizemini öğret ona.
Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını...
Eğer yapabilirsen, ona kitapların muzicelerini öğret.
Fakat ona sessiz zamanlar da tanı.
Gökyüzündeki kuşların, güneşin altındaki arıların, ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği.
Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona. Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret.
Herkes ona yanlış olduğunu söylediğin de dahi,
Tüm insanları dinlemesini öğret ona,
Fakat tüm söylediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini, ve sadece iyi olanları almasını da öğret.
Eğer yapabilirsen, üzüldüğün de bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona.
Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret.
Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını,
Fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret.
Uğultulu bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona.
Ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa, dimdik dikilip savaşmasını öğret.


(Abraham Lincoln tarafından oğlunun öğretmenine yazılmış bir mektup.)

Bana öyle

BANA ÖYLE BİR GÖNÜL VER Kİ:

Bir kuruluşun tepe noktasında yetkili olsam bile,bunu asla başka şekilde kullanmamalıyım.

Günlük yaşamda"ben"yerine, daha çok"sen" sözcüğünü kullanabileyim...

BANA ÖYLE BİR SEVGİ VER Kİ:

Sonsuz bir hazine gibi bitmesin, çoğalsındaha da sevdikçe,doldursun sarsın çevremi. Hatta düşmanlarımı da sevebileyim...

BANA ... ÖYLE BİR GÜÇ VERKİ:

Herkestendaha çok çaışabileyim, tutsak düşmeyeyim doğanın koşullarına, eşim veçocuklarımı da mutlu etki, mutluluğu başkalarına da götürebileyim...

BANA ÖYLE BİR SAĞLIK VER Kİ:

Düşünebileyim, konuşabileyim...

BANA ÖYLE BİR ERDEM VER Kİ:

İbadet edebileyim, iyilik etmeyi ve sevinçten buğulanmış gözlerle, teşekkür edenlere; bir şey yapmadım, anımsamıyorum diyebileyim...

BANA ÖYLE BİR YETENEK VER Kİ:

İyi eş, baba, anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim...

BANA ÖYLE BİR UMUT VER Kİ:

Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için karamsarlığa düşmeyeyim, her şeyden aklanmış olarak yaşama yeniden başlamak üzere bağışlanabileceğimi bileyim...

BANA ÖYLE BİR ANLAYIŞ VER Kİ:

Düşünebildiğim, yargılayabildiğim,inandığım, kahrolduğum, varolduğum şu anda bu sözleri söyleyebildiğim için şükredebileyim...

BANA ÖYLE BİR TALİH VER Kİ:

Yıllar sonra beni hatırlayanlar "herkese iyilik eden, tüm insanları seven, o düzeyde de sevilen bir kişiydi " diye konuşsunlar ve ben de huzur içinde olabileyim...

BANA ÖYLE BİR İRADE VER Kİ:

Bir gün yenilip, içimdeki şeytanın kurallarına doğru yönelirsem; bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir uzanma ise elimi durdurabileyim...

BANA ÖYLE BİR SABIR VER Kİ:

Sükuneti bulayım, durulabileyim, düşünebileyim...

-alıntı-

Evren boşlukları sevmez

Yaşamınızda boşluk oluşturun Evren boşluk SEVMEZ ve mutlaka DOLDURUR.

Eğer eviniz TIKA basa eşya DOLU ise ve eşyaları yenilemek istiyorsanız PARANIZIN olmasını beklemeyin.

Eşyaları daha en başından atın (tabi yaşamak için gerekenleri değil)

Bir süre SONRA yeni eşyalar bir şekilde GELECEKTİR.

Yeni elbiseler istiyorsanız eskileri fakirlere verin.

Eğer yaşamınızda yeterince BOLLUK ve bereket yoksa bunun için YER açıp açmadığınıza BAKIN.

Yaşamınızda yeniliklere ve bolluğa yer açın ki gelsin.

Bunun için önce EVDE kullanmadığınız eşyalarla, eskimiş elbiselerle, uzun süredir birikmiş ıvır ZIVIRLA başlayın.

Siz eskiyi bıraktıkça yeni GELECEK.

UNUTMAYIN evren boşluk SEVMEZ.

Shakespeare derki

* Kendimi her zaman mutlu hissederim.



Neden biliyor musunuz?



Çünkü kimseden bir şey ummam.



Beklentiler daima yaralar.



* Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin.



Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin.



Sadece kendiniz için yaşayın ve;



- Konuşmadan önce dinleyin,



- Yazmadan önce düşünün,



- Harcamadan önce kazanın,



- Dua etmeden önce bağışlayın,



- İncitmeden önce hissedin,



- Nefret etmeden önce sevin,



- Vazgeçmeden önce çabalayın,



- Ölmeden önce yaşayın.



*Hayat budur.



Onu hissedin, onu yaşayın ve ondan hoşnut olun.



alıntı

26 Kasım 2010 Cuma

Artık yavaş yavaş kış geliyor

Havalar her ne kadar iyi gitsede kış kapımızda sonbaharın son demlerini yaşıyoruz....Dün güneş hiç yüzünü göstermeden devamlı yağmur yağdı ...Sonbaharı seviyorum arasıra kışı hatırlatsada sıcakların son demlerini yaşamak güzel ...

Dün ıhlamur kaynatmıştım alerjim biraz azar gibi oldu ağazım su toplamış gibi kabardı bu gün kendime EFT yapacağım ıhlamur alerjim için sanki hersene bir tur tekrarlamam gerekiyor tetikleyen olayı buluncaya kadar ...Dün düşündüm acaba ne tetikliyor diye aklıma gelen bir arkadaşımız evlendiğimizde bize iki kişilik bir fincan takımı getirmişti bende ıhlamuru o fincanda içiyordum sonradan o arkadaş gıcık olmaya başladım belkide o tetiklemiş olabilir o konu üstünde çalışma yapayım baklım ne çıkacak...

Bazen hiç akla gelmeyecek küçük ve önemsiz olaylar bizde çapalar ata biliyor ...Bu yüzden hiç bir olayı önemsiz diye atlamayın ben böyle olaylara bir tur atıyorum bazen hiç birşey hissetmiyorum bazen olayın kaynağını buluyorum ...

Bu ara çok tembelim kendimle ilgili birşey yapmak içimden gelmiyor ...hatta hiç birşey yapmak gelmiyor yine bir çok şeyi ertelemye başladım ...Ama en kısa zamanda kendime gelme çalışmalarına başlamalıyım...

19 Kasım 2010 Cuma

Oh nihayet bayram bitti

Böyle bir başlık atmıştım facese herkes merak etmiş kendince...Çok misafir mi geldi ? diyenler var ...Ben misafiri çok severim sohbet etmeye de bayılırım ancak bayramlarda şöyle hazır olda beklemek beni sıkan üst giy evi temiz tut bu zorunluluk sıkıyor yoksa sevdiklerimizle bir arada olmak beni mutlu bile ediyor ..

Çeşit çeşit bayram ikramlıkları hazırlamak gelenlere ikram etmek güzel bir duygu benim için ...Bu sene ilk gün yufka böreği yaptım kahvaltıya ...Güzel bir bayram kahvaltısının ardından canım babacığıma gittik ailece ...Biraz ev toparlayıp bayramlaştık ...Kendimi kötü hissettim babamın yalnız kahvaltı etmesinden dolayı ama elden ne gelir ...

Hep birlikte kızkardeşime gittik erkek kardeşimlerde oraya geldiler ...Ailece güzel bir öğlen yemeği yedik bayramlaştık ...Minnoşlar hepimizi bir arada görünce çok sevindiler...Güzel bir gündü her nekadar çıkıntılar olsada...

İkinci gün bize gelen çok oldu kurban geldi et faslı derken yorucu geçti ...Üçüncü gün biz bayram gezmesi yaptık ...Dördüncü gün evde misafir karşıladık yeniden ...Vel hasılı busene huzur içinde geçti bayramımız gelenksel osman ve anne kavgası yaşanmadı sakin ve huzurluyduk ...

Ben elimde olsa bayramda kesin tatile giderim ...Şöyle hazır kuvvet beklemekten kurtulmak için...Her neyse bir bayramda böyle bitti...


15 Kasım 2010 Pazartesi

Yine bir bayram sabahı

Erkenden kalkıp oturdum pc başına ...Dolaştım faceste yılllardır görmediklerimle hiç tanımayıp sanaldan tanıştığım kişilerle bile iyi dileklerde bulunduk birbirimize ...Birlik beraberlik ve iyi dilek alış veirişi yaptık ...bir olduk yine...

Henüz bayram başlamadı bizim evde ancak birazdan dananın kuyrğu kopar ...Geleneksel Osman ve annesi kavgalrı başlar potansiyel bir şekil de içeride kahvaltıyı bekliyor...

Biz bu bayramda kolaya kaçıp yufka böreği yaptık ...Birazdan onu pişireceğim ...Henüz ev halkı uykuda ...

Sabah erken kalkıp ev ahalisi için dualar ettim ...İyi dileklerde bulundum ,dileklerimi gök yüzüne saldım...Daha sonra faceste aborjinlerin duasını okudum ...Onlarmı ilkel bizmi diye düşündüm bir an ...Buradan sizlerlede paylaşmak istiyorum...

Aborjinlrin duası

Seni ayakta tutmaya yetecek kadar güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni dilerim...

Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek kadar güneş diliyorum...

Güneşi daha çok sevmene yetecek kadar yağmur diliyorum...

Ruhunu canlı tutmaya yetecek kadar mutluluk diliyorum...

Yaşamdaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek kadar kazanç diliyorum...

Sahip olduğun herşeyi taktir etmene yetecek kadar kayıp diliyorum ...

Son ELVEDAya yetecek kadar MERHABA diliyorum...

Bu sözler beni çok etkiledi bende kendim ve sevdiklerim için aynısını diledim ...

Herkesin bayramı huzur ve esenlik içinde geçsin yolda olanlar içinde hayırlı yolculuklar dilerim ...Unutmayın emliyet kemeri hayat kurtarır...

İYİ BAYRAMLAR

13 Kasım 2010 Cumartesi

Minik Kuzulzrım bir yaşına girdi

Geçen cumartesi minnoşlar yaşlarına girdiler ne büyük bir heyecan yaşamıştık bir yıl önce ...Kuzucuklarım erken yürüdüler doğum günlerinde yürüyorlardı ...Alp'in 7 mert'in 5 tane dişleri var artık o günde diş ağrısından dolayı çok huzursuzlardı ...

Küçük iki can emanet edilmişti ellerimene büyük bir sorumluluktu şimdi daha iyi anlıyorum ...sadece doyurup uyuttuğumuz günlerde bile hissettik birbirimizi kalplerimiz sevgiyle kucak açtı birbirine ...Artık sevgiyi daha yoğun hissediyoruz ,kocaman gülücüklerde...Canlarım sizi seviyorum ...

Hayırlı uğurlu bir ömür diliyorum sizlere ...İyiki doğdunuz ve benim kuzularımsınız...

4 Kasım 2010 Perşembe

Ankara'da Aşık olmak

Ankarada aşık olmak Ege'ye Akdeniz'e benzemez, yaz aşkı yoktur orda. Karakışın, ayazın içerisinde aşık oldumu adam iliklerine kadar işler. Sezonluk değil ömürlüktür. Kumsalda değil lapa lapa yağan karda beklersin aşkını, parmakların buz tutmaktadır, tutunmu sevgilinin elini kan aynı damara ...akmaya başlar, o yüzdendirki ... Ankara'da aşık oldunmu sezonluk değil ömürlüktür aşk. Sevgiliye güzel görünmek uğruna popon donsada çatırmassın, oda yetmezmiş gibi delikanlılık yapar ceketinide atıverirsin sevdiğinin omuzlarına. Angara'da aşık olmak herkese göre değildir yani. Gözler hep buğuludur yağan karın, esen rüzgarın etkisiyle. Baktınmı gözgöze sadece sevinçleri değil hüzünleride paylaşıverirsin. Onun içindirki Ankara'da aşık olmak başka yere benzemez. Sezonluk değil ömürlük aşklar bulursun. Hayati DOGAN Ankaralı olamak gurubundan aldım çok güzeldi paylaşmak istedim.