ÖĞRETİ
Onu sessizce gözlemleyen Chamalu, genç kadının kararlılığı karşısında, ertesi gün onunla görüşebileceğini söyler… Dışarı çıktıklarında genç kadın koşarcasına Chamalu’ya yaklaşır ve ” yarın buluşmaya gelmezsen kendimi öldürürüm,” der. Chamalu’nun yanıtı şu olur: “Şimdi sen yaşamın harika bir anındasın. Bu kendini öldürme isteği sendeki değişim susuzluğunu ortaya çıkarıyor. Sen doğru yoldasın, tek yapman gereken ise daha iyi bir yöntem seçmendir, yeniden doğmak için ölmelisin. Yarın buluşmaya geleceğim, sen yarın yaşamla buluşacaksın, bir de yaşamın ayrılmaz arkadaşı ölümle. Genç kadın buluşmaya vaktinde gelir, sorunlarını anlatır ve bağışla beni, kendimi tanıtmadım, adım… Chamalu “adın önemli değil,” der ve “bu güne kadar olup bitenler de önemli değil, bu günden sonra olanlar da. Yalnızca bu anın önemi var, içgüdülerinle bu saniyenin bu zaman noktasının tadına varmalısın,” diye konuşmasını sürdürür.
- Başkalarının senin hakkında söylediklerine bu kadar çok aldırırsan, kendini aldatmaya ve onlara yalanlar söylemeye devam edersin. Ne kadar yalancı yaratıklar şu çağdaş insanlar. Durmadan yalan söylerler doğal bir şeymiş gibi, sonunda kendi yalanlarına kendileri de inanmaya başlar. - Senin budalalığından Tanrı sorumlu değildir. Kendi hapishaneni kendin yapmışsın. Kendini uygarlıkla tıpkılaştırmışsın, senindir diye benimsemişsin önüne sürülen çöpleri…
Genç kadın onun gibi gezgin olmak istediğini Chamalu’ya söyler. Ve eğitim başlar. Chamalu; Bu günden sonra adın AJLLA olsun diyerek ona küçük bir ad verme töreni düzenler. Ajlla, “Seçilmiş olan“ demektir. Yani seçilmiş kadın. - Kendini ayrıcalıklı sayabilirsin fakat sana kazanmayı hakketmediğin hiçbir şey verilmeyecektir. Bizim işimiz sadece kapıları açmak. Senin adımların seni uzaklara taşıyacak, eğer güçlü isen. Ajlla ne yapmam gerekiyor, diye sorduğunda Chamalu şöyle yanıtlar onu: Bir yerde Chamalu şöyle uyarır. “ Kendini gözlemleyerek çalışmaya başla. Ne yaptığın önemli değil, içinde olup bitenler önemli. En değişik ortamlarda gözle kendini. Kendi kendinin tanığı ol. Sana iltifat edildiğinde, sana hakaret edildiğinde, sana ilgi gösterilmediğinde, sana neler olduğunu seyret. İşler kötüye gidince, gözle neler duyumsadığını. Hüküm vermeden, suçluluk duymadan kendini tanı. Yalnızca kendini öylesine seyret, tıpkı bilinmeyen bir kıtaya çıkmış bir kaşif gibi. İnsan karmaşık hale getirmezse, hiçbir şey karmaşık değildir. İnsan iç potansiyelini özgür bırakırsa güçlü olur, o zaman her şey olanaklı olur. - Yaşam, kuşku yok ki, Tanrı’nın aklına gelen en iyi fikir. Pachamama “Toprak Ana” çok renkli bir erk dansıdır, gökkuşağı ile olan bir buluşmadır, dopdolu bir yaşama aşk ilanıdır. - Tinsel kişi, beyazlar giyip günde bir saat düşünceye dalan ve yalnızca sebze yiyerek, dönem dönem oruç tutan kişi değildir. Tinsel kişi iki çift ayakkabısı varsa, bir çiftini ayakkabısı olmayana verendir. O, karşılık beklemeden paylaşandır. Yabancıyı, göçmeni, dilenciyi kardeş görendir. - Biz sevinçle karşılarız her şeyi. Biz hep oynar ve türkü söyleriz. Bizim tinselliğimizi sevinçle sıçrayan bir tanrı kurgular. Biz yanlış yapanları cezalandırıp duran, sıkıcı bir babayı kavrayamayız. - Tanrı ceza vermez. Buna gerek yoktur, çünkü herkes kendi kendini cezalandıracaktır. Verdiğin her karar kendi sonucunu doğurur. Ajlla kaç yaşındasın diye sorduğunda yanıtı şu olur: “Yıllar yalnızca kronolojik çizgisel yaşı hesaplamaya yarar. Çok seneler adımlayıp durdum bu toprakları. Yakında buradan gideceğim.” Ajlla sorar; Ölüm korkusundan nasıl kurtulabiliriz?
- İnsan hiçbir zaman sevdiği zamandan daha güçlü ve kudretli olamaz. - Her kişinin içinde ölçüsüzce seven bir varlık yaşar. Bu varlık serbest kalınca aşk kendiliğinden akarak bizi ışıkla doldurur. - Sevgi almanın en iyi yolu karşılığında hiçbir şey beklemeden sevmektir. Sevmek tohum atmak gibidir, ürün hemen alınmaz. Önemli olan ekmekten zevk almaktır, gelecek ürünler beklemek değil. - Giyinme: Biz çocukken, masumiyet doğal yapımızdır. Çağdaş adamın yavaş yavaş topluma katılışı yasaklarla, kokutmalarla, cezalarla ona utanmayı öğretir. Yavaş yavaş çocuk büyüklerin kusurlarını kopya eder. Ve saflık baskı altına alınır; masumiyet ise artık istenmez olur. Neredeyse her şey kabalaşır, hesaplılaşır, kötü niyetlileşir. Bedenimizden utanma duyunca, onu gizlemeye başlarız. Saklamakla merak duygumuz uyanır; görülür olmak yasaktır, yasak olan ise hepimizin aradığıdır. Bir çok durumda da bu arayış saplantıya dönüşür. - Kendin olmalısın. Özgürlüğünü özgür bırakmalısın. Yaşamı temiz bir bakışla gözlemlemelisin; işte o zaman nereye baksan güzelliği görüsün. - Ajlla, sonsuzluk dolu dolu deneyimlenen bir “AN“dan başka bir şey değildir. - Sevgi tohumları ek ki, sevinç toplayasın. Biz mutlu olduğumuz zaman, türküler çığırır hücrelerimiz, derin bir barış doldurur hücrelerimizi. Yüreğimizin gözüyle görürüz ki, kuşların yaptığı uçmak değil, havada dans etmektir, oynamaktır. - Yaşamımızda bir anlam olmayınca, hiçbir şey bize dokunmasa bile, tepkilerimiz saldırganlaşır, denetimden çıkar. Durmadan haklılık ararız ya da başkalarını suçlarız.
- KİBİR: Kibirli insanlar acı içinde yaşarlar, çünkü onlar iç gelişmeleri yerine, başkalarıyla giriştikleri gülünç yarışı koymuşlardır. Böylece hep gerilimli, hep telaşlıdırlar. Bu acelecilik bu saplantı sahip olduklarının tadına varmaktan onları alıkoyar. - Alçakgönüllü olmadan bilgiye ulaşılmaz. Alçakgönüllü olan yavaş yavaş güçlü kudretli olur. Kendilerini korkulardan arındıranlar ancak gerçekten alçakgönüllü olabilir. Özellikle çağdaş insan için alçakgönüllü olmak zordur. Sanırım aileden ve okuldan alınan eğitim ile ilgilidir. Orada insanlar bireyci olarak, bencil olarak yetiştiriliyor. Başkalarına karşı sorumluluk taşımasını öğretmezler. Çağdaş insan paylaşmaktan çok yarışmayı öğrenir.
- Yapılan yanlışlıklar öğrenmemizin bir parçasıdır. İlk anda kötü gibi görünen, sonunda çok değerli bir ders olabilir. Bunun için, her zaman uyanık, aydın ve tümüyle o an‘ın içinde olunmalıdır.
- CANLI DOĞA : Her şey kutsaldır; her şey büyük tanrısal tapınağın bir parçasıdır. Eğer yüreğinden bakarsan, her yanda güzellik görürsün.
- Saygı bizi ağaçların, dağların ve görünmeyenlerin diline ulaştırır. Yalnız saygılı olanlar “Janajpacha”ya, üstün gerçeğe varabilir.
- Toprakla karşılıklı konuşmalı onu sevmeli.
- Kendi bedeninin sesini işitmek için yoğun düşünmelisin. Her bir parçanla konuş sürekli olarak. O zaman korkmadan, yanılmadan neyin gerekli olduğunu bilirsin. - ÖZGÜRLÜK: Özgürlük bize verilen en büyük armağandır. Özgür olmak daha az, daha daha az gereksinimi olmak demektir. Gereksinimleri ne denli az olura hayatı bir avuç para için satmaya, o denli az zorlanırız. Özgür olmak demek kendini aldatmaktan, yobazlıktan, hoşgörüsüzlükten vazgeçmek demektir.
- Yalnızlığı duymadan, yalnız olmak iyidir. - EVLİLİK: Atalarımız olan İNKA’lar, evlilik öncesi deneme uygularlardı. Böylece çiftler bir karar vermeden önce birbirini tanırlardı. Birbirini tanımanın tek yolu ise sıkıntıları paylaşmaktır. Kötü günler iyi bir okuldur; geri kalansa çoğu kez bir yalandır."
Bu yazıyı facebook'tan pisişik şifa grubunda gördüm paylaşmak istedim...Kendi özümüze güvenmeliyiz bize hiç bir etki olmamış olsaydı kendi içimizdeki özle başbaşa kalmış olsaydık daha fazla şey bilebilirdik ...
arkadaşın'in e-posta adresini gir. Biz de ona bu fotoğrafı görebileceği bir bağlantı yollayacağız ve onu arkadaş listene ekleyeceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder